Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 23

haşlatma * Haşlatmak işi.
haşlatmak * Haşlamak işini yaptırmak.
haşmet * Görkem.
haşmetli * Görkemli.
* Hükümdarlara verilen unvan.
haşviyat * Sözde ve yazıda haşiv olan bölümler.
haşyet * Korku, korkma.
hat * Çizgi.
* Yazı.
* Ulaşım sağlayan bir taşıtın uğradığıyerlerin bütünü, yol, geçek.
* Elektrik akımıtaşıyan tel veya kablo sistemi.
* Telefon, telgraf, televizyon gibi araçlarla iletişim sağlayan yol, kanal.
* Sınır.
* Yüzü biçimlendiren çizgi veya kırışıklık.
* Vücut biçimi.
hat bekçisi * Demir yolunu, telefon, telgraf hatlarını gözetleyip koruyan görevli kimse.
hat çekmek * telefon, telgraf tellerini döşemek veya direklere germek.
hata * Yanlış, yanlışlık, yanılgı.
* İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, yanılma, yanılgı.
* Suç, günah, kusur.
hata etmek (veya işlemek) * yanlışlık yapmak; yanılgıya düşmek.
hata vuruşu * Ceza atışı.
hatalı * Hatası olan, yanlışlığı bulunan.
hatasız * Hatası olmayan, yanlışlığı bulunmayan.
hataya düşmek * yanılmak.
hatıl * Duvarı berkitmek için taşların arasına yatay olarak yerleştirilen direk.
hatıllama * Hatıllamak işi.
hatıllamak * Duvarıhatılla güçlendirmek.
hatır * Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl.
* Gönül, kalp.
* Birine karşıduyulan saygı, sevgi.
* Durum, keyif, hâl.
hatır almak * Bkz. gönül almak.
hatır belâsı * Sevgi, saygıduyulan biri için katlanılan sıkıntı.
hatır gönül bilmemek (saymamak veya tanımamak) * saygı, sevgi duyduğu kimsenin gücenmesini bile göze alarak doğru bildiğini yapmak.
* kırıcıdavranmak.
hatır hatır * Sert şeyler kesilir, yenilir, koparılırken çıkan sesi anlatır.
hatır hutur * Bkz. hatır hatır.
hatır için çiğtavuk yemek * bir kişiyi gücendirmemek için yapılması güç olan şeyleri bile yapmak.
hatır senedi * Gerçek bir ticarî işleme ve bir alacağa dayanmayan, gerçek duruma uymayan, yalnız herhangi bir kişiye
para sağlanılmasıamacıyla düzenlenerek imzalanan senet.
hatır sormak * Bkz. hâl hatır sormak.
hatıra * Geçmişte yaşanmışçeşitli olaylardan belleğin saklandığıher türlü iz, anı.
* Andaç, anmalık, yadigâr.
hatıra (veya hatır ve hayale) gelmemek * bir şeyin gerçekleşeceğini, olacağınıhiç düşünmemek.
hatıra defteri * İçine hatıraların yazıldığıdefter.
hatırat * Anılar, andaç.
hatırı için * gönlü hoşolsun diye.
hatırı için * yüzünden, sebebiyle.
hatırıkalmak * gücenmek, kırılmak.
hatırısayılır * oldukça çok.
* önemli, saygın, saygıdeğer.
hatırına bir şey gelmesin * bir düşüncede, sözde veya davranışta kötü bir amaç güdülmediğini anlatır.
hatırına gelmek * hatırlamak, aklına gelmek.
hatırında kalmak * unutmamak, hatırlamak.
hatırında olmak * unutmamışolmak.
hatırında tutmak * unutmamak.
hatırından (veya hatır ve hayalinden) geçmemek * hiç aklına gelmemek, hiç düşünmemek.
hatırından çıkmamak * sevdiği, saydığı birinin isteğini reddetmeyip gönlünü kırmaktan çekinmek.
hatırınıhoşetmek * sevindirmek, memnun etmek.
hatırınıkırmak * üzmek, gücendirmek.
hatırınısaymak * gerekli saygıyı göstermek.
hatırınısormak * hâl hatır sormak.
hatırlama * Hatırlamak durumuna konu olmak, anımsama.
hatırlamak * Bilinip unutulan bir şeyi akla getirmek, anımsamak.
hatırlanma * Hatırlanmak durumu, anımsanma.
hatırlanmak * Hatırlamak durumuna konu olmak, anımsanmak.

Bir yanıt yazın