Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 34

hedef olmak * hoşolmayan herhangi bir davranışa uğramak.
hedefleme * Hedeflemek işi.
hedeflemek * Hedef yapmak.
hedeflenmek * Hedef durumuna gelmek.
heder * Karşılığınıalamama, boşa gitme, ziyan olma.
heder etmek * boşuna harcamak, ziyan etmek.
heder olmak * boşa gitmek, boşuna geçmek.
hedik * Kaynatılmış buğday, bulgur, mısır vb. şeyler.
hediye * Armağan.
* (kutsal kitaplar için) Fiyat.
hediye etmek * armağan olarak vermek.
hediyelik * Armağan olarak verilecek değerde olan.
* Armağan olarak verilmek için hazırlanmışşey.
hedonist * Hazcı.
hedonizm * Hazcılık.
hegemonya * Bir devletin başka bir devlet üzerindeki siyasî üstünlüğü ve baskısı.
hekim * İnsanlardaki hastalıklarıteşhis ve onları ilâçlarla veya bazıaraçlarla tedavi eden kimse, doktor, tabip.
hekimbaşı * Osmanlıİmparatorluğunda sarayda hekimlik görevini yürüten en kıdemli, yetkili ve padişahın özel doktoru
olan kimse.
hekimlik * Hekimin yaptığı iş.
hektar * Yüz ar (10.000m²) değerinde yüzey ölçü birimi (ha).
hektogram * Yüz gramlık ağırlık birimi, bir kilogramın onda biri (hg).
hektolitre * Yüz litrelik hacim ölçü birimi (hl).
hektometre * Yüz metrelik uzunluk ölçü birimi, kilometrenin onda biri (hm).
helâ * Ayak yolu, yüz numara, abdesthane, tuvalet.
helâk * Ölme, öldürme, yok etme, yok olma.
* Bitkin bir duruma gelme veya getirme.
helâk etmek * öldürmek, ortadan kaldırmak.
* aşırıderecede yormak, bitkin duruma getirmek.
helâk olmak * yok olmak, ölmek.
* yorulmak, bitkin duruma gelmek.
helâl * Dinin kurallarına aykırı olmayan, dince yasaklanmamışolan, haram karşıtı.
* Nikâhlıeş.
* Kurallara, geleneklere uygun (olarak).
helâl etmek * Tanrı’yıtanık tutarak (bir şeyi) bağışlamak.
helâl olsun * bir hizmet veya özverinin istenilerek yapıldığını, bundan pişman olunmadığını göstermek için kullanılır.
helâl süt emmiş * doğruluktan ayrılmayan.
helâlî * Ham ipekten dokunmuş bürümceğe pamuk ipliği katılarak elde edilen kumaş.
helâlinden * Helâl edilerek gönül hoşluğu ile.
helâlleşme * Helâlleşmek işi.
helâlleşmek * Alışverişte veya ayrılma sırasında hakkını birbirine bağışlamak.
helâlli * Nikâhlı(eş).
helâlliğe almak * biriyle evlenmek.
helâllik * Nikâhlıeş.
* Helâl olan şey.
helâllik dilemek * birinden hakkınıhelâl etmesini dileme.
helâllik vermek * helâl etmek.
helâlühoşolsun * yapılmış bir iyilikten, yardımdan söz edilirken buna pişman olunmadığınıanlatmak için söylenir.
helâlzade * Nikâhlı bir ana ve babadan doğmuşkimse.
* Doğruluktan ayrılmayan, helâl süt emmişkimse.
hele * “Özellikle”, “hiç olmazsa”, “her şeyden önce” anlamıyla, bir sözün başına veya sonuna getirilerek belirtilen
şeyin ayrıcalığınıanlatır.
* “Sonunda” anlamıyla geciken davranışları bildirmek için kullanılır.
* Uyarma, korkutma veya vaat anlatır.
hele bak * şaşkınlık veya dikkati çekmek için söylenir.
hele bir * Bkz. hele.
hele de * üstelik.
hele hele * Karşısındakini söylemeye isteklendirmek için kullanılır.
* Bir sözü pekiştirmek için kullanılır.
hele şükür! * çok şükür.
helecan * Yürek çarpıntısı, çırpıntı.
helecanlanma * Helecanlanmak işi.
helecanlanmak * Yürek çarpıntısına tutulmak.
Helen * Grek.

Bir yanıt yazın