herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine | * bir işin bilerek ters yapıldığını, yolunda yapılmadığınıanlatır. |
herkes kaşık yapar, ama sapını ortaya (veya doğru) getiremez | * herkes bir işyapar, ama istenildiği kadar güzel ve kusursuz olmaz. |
herkesin arşınına göre bez vermezler | * genel kurallar herkesin istek ve ihtiyacına göre bozulamaz. |
herkesin geçtiği köprüden sen de geç | * herkesin tuttuğu yoldan sen de git. |
herkesin gönlünde bir aslan yatar | * Bkz. her yiğidin gönlünde bir aslan yatar. |
herkesin tenceresi kapalıkaynar | * bir kimsenin durumu, içinde bulunduğu yaşayışşartları başkalarınca gereği gibi bilinemez. |
herkesin yorulduğu yere han yapılmaz | * Bkz. herkesin arşınına göre bez vermezler. |
herkeslik | * Alelâdelik, sıradan olma durumu. |
herrü | * Bkz. ya herrü ya merrü. |
hertz | * Bir saniyede bir titreşim yapan devirli bir olayın frekansına eşit frekans birimi. KısaltmasıHz. |
herze | * Saçma, saçma söz, zevzeklik. |
herze yemek | * yersiz söz söylemek veya gereksiz davranışta bulunmak. |
herzevekil | * Kendisini ilgilendirmeyen işlere karışan (kimse). * Saçma sapan, gereksiz konuşan (kimse). |
hesaba almak (veya hesaba katmak) | * göz önünde bulundurmak, işini yürütürken o şeyi de düşünmek. |
hesaba almamak (veya katmamak) | * önem vermemek. |
hesaba çekmek | * bir kişiden, bir kuruldan yaptığı işler için açıklama ve savunma istemek. |
hesaba dökmek | * sayıyla ilgili bir konuyu açıklığa kavuşturmak için kâğıt üzerinde hesaplamak. |
hesaba gelmez | * sayılamayacak kadar çok. * umulmadık, beklenmedik. |
hesaba katılmak (veya katılmamak) | * göz önüne alınmak (veya alınmamak). |
hesaba katmak | * dikkate almak, göz önünde bulundurmak. |
hesabıkapamak | * alacak verecek bırakmamak. |
hesabıkesmek | * alışverişi veya ilgiyi kesmek. |
hesabıtemizlemek | * borcunu ödemek. |
hesabıyok | * sayılamayacak kadar çok, sayısız. |
hesabına | * yönünden, için, … adına, yararına. |
hesabına gelmek | * yararına uygun, elverişli olmak. |
hesabını(kitabını) bilmek | * tutumlu olmak. |
hesabınıalmak | * bir işsonunda hakkınıalmak. |
hesabını görmek | * alacağınıverip ilişiğini kesmek. * cezalandırmak. |
hesabî | * Hesabını iyi bilen, eli sıkı, hesaplı. |
hesap | * Aritmetik. * Matematiksel işlem. * Alacaklıveya borçlu olma durumu. * Ödenecek ücretin tutarı. * Oranlama, tahmin. * Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü. * (isim tamlamalarında tamlanan olarak) “Tutum”, “durum” veya “anlayış” anlamına gelir. |
hesap açmak | * (banka) gereğinde çekilmek üzere yatırılan para için işlem yapmak. * birine borçlanma imkânıtanımak, kredi açmak. |
hesap cetveli | * Sayılar arasında birçok işlemlerin sonucunu kolayca bulmaya yarayan, iç içe yerleştirilmişve biri diğerinin üzerinde kayan iki parçadan oluşan cetvel. |
hesap cüzdanı | * Bir bankada hesabı olanlara verilen, yatırılan ve çekilen paraların yazılmasına yarayan defter. |
hesap çıkarmak | * alacakla vereceği kâğıt üzerinde karşılaştırmak. |
hesap etmek | * bir işin kazancıyla giderini karşılaştırarak bir sonuca varmak. * düşünmek, tasarlamak. |
hesap etmek, kitap etmek | * bütün ayrıntılarıyla düşünmek. |
hesap görmek | * alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek. |
hesap günü | * Kıyamet günü. |
hesap işi | * Bir tür el işlemesi. * Hesabını bilme, hesap kitabını iyi yapma. |
hesap kitap | * Hesap sonunda, düşünüp taşındıktan sonra. |
hesap kitap yapmak (veya etmek) | * ayrıntılarıyla hesap edip düşünmek. |
hesap özeti | * Hesap sahiplerinin hesabına yatan ve söz konusu hesaptan çekilen miktarların dökümünü gösteren cetvel. |
hesap sormak | * bir konuda açıklama ve savunma istemek, sorumlu tutmak. * birini, birilerini yöntem veya yasa dışıdavranışlarından dolayısorguya çekmek. |
hesap tutmak | * alışverişle ilgili sayıları bir yere yazmak. |
hesap uzmanı | * Vergi yükümlülerinin dosyalarını incelemekle görevli Maliye Bakanlığına bağlıyetkili. |
hesap vermek (veya hesabınıvermek) | * bir işin sorumluluğunu yüklenmek. * herhangi bir davranışın sebebini açıklamak, anlatmak. |
hesapça | * Hesaba göre, hesaba uygun olarak, tahminî. |
hesapçı | * Hesabını iyi bilen, tutumlu. * Çıkarınıkollayan, davranışlarını buna göre düzenleyen (kimse). |
hesaplama | * Hesaplamak işi. |
Kategoriler