hırçınlık etmek (veya yapmak) | * huysuzluk, terslik etmek. |
hırdavat | * Kilit, reze, tel, çivi gibi metal eşya. * Önemsiz, ufak tefek eşya, gereksiz eşya. |
hırdavatçı | * Hırdavat satan kimse, nalbur. |
hırdavatçılık | * Hırdavatçının işi, nalburluk. |
hırgür | * Geçimsizlik, kavga. |
hırgür çıkarmak | * kavga etmek, kavga çıkarmak. |
hırıl hırıl | * Hırıltılı bir ses çıkararak. |
hırıldama | * Hırıldamak işi. |
hırıldamak | * Hırıltılı bir ses çıkarmak. |
hırıldaşma | * Hırıldaşmak biçimi veya durumu. |
hırıldaşmak | * Hırlaşmak. |
hırıldayış | * Hırıldamak işi veya biçimi. |
hırıltı | * Boğazdan herhangi bir sebeple boğuk çıkan ses. * Gürültüyle çıkan ses. * Geçimsizlik, kavga. |
hırıltıcı | * Geçimsizlik çıkaran, geçimsiz (kimse). |
hırıltılı | * Hırıltıçıkaran, hırıltısı olan. |
hırızma | * Ayı, boğa gibi azgın hayvanların dudaklarına veya burnuna geçirilen demir halka. * Burun kanadına takılan süslü, altın veya gümüşhalka. * Küpe. |
hırka | * Önden açık, kollu, genellikle yünden üst giysisi. * Daha çok soğuktan korunmak için giyilen, kumaştan, bazen içi pamukla beslenmiş, ceket biçiminde giysi. * Dervişlerin giydikleri üst giysisi. |
hırkalı | * Hırkası olan. |
hırkasız | * Hırkası olmayan. |
hırkayı başına çekmek | * bir köşeye çekilip çevresiyle ilgisini kesmek. |
hırlama | * Hırlamak işi. |
hırlamak | * Hırıltıyla ses çıkarmak. * (köpek için) Saldırmadan önce hırıltıyla ses çıkarmak. * Kızgınlıkla ters konuşmak. |
hırlaşma | * Hırlaşmak işi. |
hırlaşmak | * Karşılıklıhırlamak. * Ağız kavgasına girişmek. |
hırlatma | * Hırlatmak işi. |
hırlatmak | * Hırlamasına sebep olmak. |
hırlayış | * Hırlamak işi veya biçimi. |
hırlı | * İşinde doğru, uslu, iyi (kimse). * Yaramaz, şımarık, kötü (kimse). |
hırlımıdır, hırsız mıdır | * bir kimsenin âhlakı, kişiliği hakkında kuşku duyulduğunda kullanılır. |
hırpalama | * Hırpalamak işi. |
hırpalamak | * Örselemek. * Dövmek. * İtip kakmak, azarlamak veya yıpratmak. |
hırpalanış | * Hırpalamak işi veya biçimi. |
hırpalanma | * Hırpalanmak işi. |
hırpalanmak | * Hırpalamak işine konu olmak veya hırpalamak işi yapılmak. |
hırpalatma | * Hırpalatmak işi. |
hırpalatmak | * Hırpalanmasına sebep olmak. |
hırpalayış | * Hırpalamak işi veya biçimi. |
hırpanî | * Perişan kılıklı, derbeder. |
hırpanîlik | * Hırpanî olma durumu. |
hırs | * Sonu gelmeyen istek, aşırıtutku. * Öfke, kızgınlık. |
hırs bürümek | * Bkz. gözünü hırs bürümek. |
hırsınıalamamak | * öfkesini yenememek. |
hırsınıyenmek | * öfkelenmemek için kendini tutmak. |
hırsız | * Çalan (kimse), uğru. * Bir tür olta iğnesi. |
hırsız adım | * Çok sessiz, yavaş. |
hırsız anahtarı | * Maymuncuk. |
hırsız feneri | * Karşısındakini gösterip, taşıyanı göstermeyecek biçimde yapılmışönü camlıfener. |
hırsız gibi | * kimseye görünmeden, gizlice. |
hırsız kelepçe | * Ana su borusuna kaçak su alabilmak amacıyla bağlanan boru parçası. |
hırsız yatağı | * Hırsızların gizlendiği yer. * Çalınmışşeylerin saklandığıyer. |
Kategoriler