hicran | * Bir yerden veya bir kimseden ayrılma, ayrılık. * Ayrılığın sebep olduğu onulmaz acı. |
hicret | * Göç. * İslâm takviminde tarih başısayılan Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesi. |
hicret etmek | * göç etmek. |
hicrî | * Tarih başı olarak hicreti kabul eden. |
hicrî takvim | * Hicreti başlangıç olarak alan takvim. |
hicvetme | * Hicvetmek işi. |
hicvetmek | * Alay yoluyla yermek. |
hicviye | * Yergi, taşlama. |
hiç | * Olumsuz yargılıcümlelerde fiilin anlamınıpekiştirir. * Soru cümlelerinde belirsiz bir zamanıanlatır. * Bir soruya açık bir cevap verilmek istenmediğinde cevap cümlesinin başına getirilir. * Boş, değersiz, önemsiz olan şey veya kimse. |
hiç de | * kesinlikle, kat’iyen. |
hiç değil | * asla, kesinlikle. |
hiç değilse (veya hiç olmazsa) | * önemli olmasa bile, başka bir şey olmasa bile. * en az. * bari. |
hiç kimse | * Ortalıkta görünmeyen, bulunmayan insan. |
hiç mi hiç | * Kesinlikle, hiç. |
hiç yoktan | * hiçbir sebep veya zorunluk yokken, sebepsiz olarak. |
hiçbir | * Bir isimden önce getirilerek o ismin bildirdiği varlıktan bir tanesinin bile olmadığınıanlatır. |
hiçbiri | * Olumsuz cümlelerde “bir tanesi bile” anlamında kullanılır. |
hiççi | * Hiççilik yanlısı, nihilist. |
hiççilik | * Bütün gerçek ve değerleri inkâr eden, gerçeğin, nesnel bir temeli olmadığını ileri süren görüş; her türlü gerçek varlığı inkâr eden aşırı bireycilik, yokçuluk, nihilizm. * Her türlü siyasî düzeni inkâr eden, toplumun birey üzerinde hiçbir baskısınıkabul etmeyen görüş, yokçuluk, nihilizm. |
hiçe saymak (veya hiçe indirgemek) | * önemsememek, önem vermemek. |
hiçleme | * Hiçlemek durumu. |
hiçlemek | * Önem vermemek, yok saymak. |
hiçleştirme | * Kendini hiçleştirmek işi. |
hiçleştirmek | * Kendi benliğinde hiçliği kabul etmek. |
hiçlik | * Hiç olma durumu. * İnkâr sonucu, gerçekteki özelliklerinin, durumların ortadan kaldırılmasısonucu bir şeyin var olmayışı, yokluk. |
hiçten | * Çok değersiz, önemsiz. * Gereği, yararıyokken veya karşılıksız olarak, yok yere. |
hidatit | * Birçok memelilerin ve insanın karaciğerinde gelişen ekinokok tenyasının lârvası. |
hidayet | * Doğru yol, hak olan Müslümanlık yolu. |
hidayete ermek | * Müslüman olmak, İslâm dinini kabul etmek. * gerçeği görüp kabullenmek, aklı başına gelmek. |
hiddet | * Öfke, kızgınlık. |
hiddet etmek | * öfkelenmek, kızmak. |
hiddete kapılmak | * öfkelenmek, kızmak. |
hiddetlendirme | * Hiddetlendirmek işi. |
hiddetlendirmek | * Kızdırmak, öfkelendirmek. |
hiddetleniş | * Hiddetlenmek işi veya biçimi. |
hiddetlenme | * Hiddetlenmek işi. |
hiddetlenmek | * Kızmak, öfkelenmek. |
hiddetli | * Kızgın, öfkeli. |
hiddetsiz | * Kızgınlığı, öfkesi olmayan. |
hiddetten kudurmak | * çok öfkelenmek, aşırıderecede kızmak. |
hidr-, hidro- | * Birleşiminde hidrojen veya suyun bulunduğunu gösteren ön ek. |
hidra | * Hidralar takımından, 1 cm uzunluğundaki, vücudu torba biçiminde, ağız çevresinde 6-10 dokunacı olan, tatlısu hayvanı(Hydra). |
hidralar | * Örnek hayvanıhidra olan selentereler bölümü. |
hidrasit | * Hidrojen ile bir metalsinin oksijensiz birleşmesinden oluşan asit. |
hidratı | * Su ile bir cismin verdiği birleşik. |
hidratlı | * İçinde hidrat bulunan. |
hidrobiyoloji | * Sularda yaşayan canlıların hayatını inceleyen bilim dalı. * Bu bilimle ilgili. |
hidrodinamik | * Sıvıya batırılmışkatıcisimler üzerinde, onların hareketiyle ilgili olarak sıvıların gösterdiği direnci ve sıvıların hareketini inceleyen bilim dalı. * Bu bilimle ilgili. |
hidroelektrik | * Su elde edilen (elektrik), su gücüyle elde edilen enerji. |
hidroelektrik santral | * Su gücüyle çalışan makinelerle elektrik üreten merkez. |
Kategoriler