hiperboloidal | * Hiperboloit biçiminde olan. |
hiperboloit | * Hiperbole benzeyen. * Hiperbolün iki ekseninden biri çevresinde döndürülmesiyle ortaya çıkan yüzey. |
hipermarket | * Her türlü malın satıldığı geniş, büyük satışmerkezi. |
hipermetrop | * Cisimlerin görüntüleri ağtabakanın gerisinde kaldığı için, yakını iyi göremeyen (göz). * Gözleri böyle olan (kimse). |
hipertansiyon | * Normalden yüksek olan atardamar basıncı. |
hipnotizma | * İpnotizma. |
hipnoz | * Uyku, ipnos. |
hipoderm | * Alt deri. |
hipodrom | * Yunan ve Roma’da at ve araba yarışlarının yapıldığıyer. * At yarışlarıyapılan alan, koşu alanı. |
hipoglisemi | * Aşırıhâlsizliğe, aşırıterlemeye, hafif baygınlığa yol açan, kanda normalden daha az şeker bulunması hastalığı. |
hipopotam | * Su aygırı. |
hipopotamgiller | * Su aygırı giller. |
hipostaz | * Bazıfelsefe ve din kuramlarının dayandığıtemellerden her biri, uknum. |
hipotansiyon | * Normalden düşük olan atardamar basıncı. |
hipotenüs | * Bir dik üçgende, dik açının karşısında bulunan kenar. |
hipotetik | * Varsayıma dayanan, varsayımlı, farazî. |
hipotez | * İpotez, varsayım, faraziye. |
hippi | * Toplumsal düzene ve tüketime karşıçıkan, derbederce yaşayan, örgütlenmemişgençler topluluğu. |
hippilik | * Hippi olma durumu. |
hirfet | * Kunduracılık, duvarcılık, demircilik, marangozculuk, dokumacılık vb. küçük el sanatlarına verilen ad. |
his | * Duygu. * Duyu. * Sezgi, sezme. |
hisar | * Bir şehrin veya önemli bir yerin korunması için taştan yapılmışyüksek duvarlıve kuleli, çevresinde hendekler bulunan küçük kale, kermen, germen. |
hisar | * Klâsik Türk müziğinde bir birleşik makam. * Klâsik Türk müziğinde rediyez notası. |
hisarbuselik | * Klâsik Türk müziğinde bir birleşik makam. |
hisleniş | * Hislenmek işi veya biçimi. |
hislenme | * Hislenmek işi. |
hislenmek | * Duygulanmak. |
hislerine kapılmak | * duygusal davranmak. |
hisli | * Duygulu, içli. |
hisse | * Pay. * Bir olaydan çıkarılan ders. |
hisse almak | * zarara uğramak. |
hisse çıkarmak | * kendisiyle ilgili bulmak, alınmak. |
hisse kapmak | * bir olaydan yararlı bir öğüt çıkarmak. |
hisse senedi | * Ortaklık sermayesinin belirli bir parçasınıdeğerlendiren belge, pay belgiti, aksiyon. * Anonim veya komandit ortaklıklarda, ortaklık sermayesinin birbirine eşit bölümlere ayrılmışparçasından her birinin karşılığı olmak üzere, yasada gösterilen özelliklere uygun olarak düzenlenmişdeğerli belge, pay belgiti, aksiyon. |
hissedar | * Hissesi olan, paydaş. |
hissedilme | * Hissedilmek işi. |
hissedilmek | * Hissetmek işine konu olmak. * Sezilmek. |
hisseişayia | * Ortak mülkiyette ayrılmamışpay. |
hisseişayialı | * Pay oranına göre bölümlere ayrılmamışolan, bütünü birkaç kişinin malı olan. |
hisseli | * İçinde birkaç kişinin payı olan, paydaşlı, paylı. |
hisset | * Cimrilik, pintilik. |
hissetme | * Hissetmek işi. |
hissetmek | * Fiziksel bir uyarıyıduymak. * Bir şeyden etkilenmek, duymak. * Sezmek, farkına varmak, anlamak. |
hissettirme | * Hissettirmek işi. |
hissettirmek | * Hissetmesine sebep olmak, duyurmak, sezdirmek. |
hissî | * Duygusal. |
hissikablelvuku | * Ön sezi. |
hissini vermek | * gibi gelmek, … izlenimini uyandırmak. |
hissiselim | * Sağduyu. |
hissiyat | * Duygular, sezişler. |
Kategoriler