hop hop | * Bir davranışıengellemek veya uyarmak amacıyla söylenir. |
hop oturup hop kalkmak | * öfke, heyecan vb. duygular sebebiyle yerinde duramaz olmak. |
hoparlör | * Elektrik dalgalarınıses dalgasına çeviren ve gerektikçe sesi yükselten alet. * Radyo, pikap, teyp vb. araçlarda sesi işitilebilecek duruma getiren alet. |
hoparlörlü | * Hoparlörü olan. |
hoparlörsüz | * Hoparlörü olmayan. |
hoplama | * Hoplamak işi. |
hoplamak | * Sevinçten, korkudan veya oyun için, bulunduğu yerde havaya doğru fırlamak. * Büyük bir istekle. |
hoplatılma | * Hoplatılmak işi. |
hoplatılmak | * Hoplatmak işi yapılmak. |
hoplatış | * Hoplatmak işi veya biçimi. |
hoplatma | * Hoplatmak işi. |
hoplatmak | * Hoplamasını sağlamak. * Çocuğu koltuklarından tutup hafifçe havaya fırlatarak eğlendirmek. |
hoplaya zıplaya | * Büyük bir sevinçle. |
hoplayış | * Hoplamak işi veya biçimi. |
hoppa | * Yaşına uymayan hafiflikler yapan, delişmen, serbest, koket, ağırbaşlıkarşıtı. |
hoppaca | * Hoppaya yaraşır (biçimde), hoppa gibi. |
hoppadak | * Hemen. |
hoppala | * Küçük çocuklar atlarken onlarıyüreklendirmek için söylenir. * Şaşma ile birlikte kınama anlatır. * Bebeklerin içine konup zıplayarak eğlenmelerini sağlayan yaylıaraç. |
hoppala bebek | * Çocukça davranışları olan kimselere söylenir. |
hoppalık | * Hoppa olma durumu veya hoppaca davranış. |
hoppalık etmek | * hoppaca davranışlarda bulunmak. |
hopurdatma | * Höpürdetme. |
hopurdatmak | * Höpürdetmek. |
hor | * Değersiz, önemi olmayan, aşağı. |
hor bakmak (veya görmek) | * değersiz saymak, değer vermemek. |
hor görmek | * bir kimseye değersiz gözüyle bakmak. |
hor kullanmak | * dikkat etmeyerek hoyratça kullanmak. |
hor tutmak | * birine karşıküçümseyici, incitici davranışlarda bulunmak. |
hora | * Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu. |
hora geçmek | * beğenilmek, hoşa gitmek, makbule geçmek, kendisine verilen kimsenin çok işine yaramak. |
hora tepmek | * hora oynamak. * ayaklarınıvurarak gürültü etmek. |
horanta | * Aile halkı. |
horasan | * Kiremit ve tuğla tozlarının kireç ve su ile karıştırılmasından elde edilen bir çeşit harç. |
horasanî | * Üst bölümü sarıktan taşacak biçimde yapılmışhoca kavuğu. |
Horasanlı | * Horasan halkından olan kimse. |
horhor | * Gür ve ses çıkararak akan su. |
horlama | * Horlamak işi (I) (II). |
horlamak | * Uyku sırasında soluk alırken boğaz ve burundan gürültülü sesler çıkarmak. |
horlamak | * Birinin gönlünü incitircesine davranmak. |
horlanış | * Horlanmak işi veya biçimi. |
horlanma | * Horlanmak işi. |
horlanmak | * Hor görülmek. |
horlayış | * Horlamak işi veya biçimi. |
hormon | * İç salgı bezlerinden kana geçen ve organların işlemesini düzenleyen adrenalin, insülin, tiroksin gibi uyarıcı maddelerin genel adı. * Hormon görevinde kullanılan yapay madde. |
hornblent | * Doğal alüminyum, kalsiyum, demir ve magnezyum silikatından oluşmuş, koyu yeşil veya kara renkte parlak bir amfibol türü. |
horon | * Karadeniz bölgesinde kemençe ile oynanan halk oyunu. |
horon tepmek | * horon oyununu oynamak. |
horoz | * Tavukgillerden, tavuğun erkeği olan kümes hayvanı. * Ateşli silâhlarda çakmak taşına veya merminin kapsülüne vurmaya yarayan metal parça. * Kapızembereğinin mandalı. * Kabadayıerkek. |
horoz ağırlık | * Güreş, boks ve halterde 51-57 kg olarak tespit edilmişağırlık sınıfı, horoz siklet. |
horoz akıllı | * Akılsız. |
Kategoriler