hoştutmak | * birine iyi ve sevecenlikle davranmak. |
hoşa gitmek | * beğenilmek, bir kişiden veya bir şeyden hoşlanmak. |
hoşaf | * Şeker şurubunda, bütün veya dilimler durumunda kaynatılmışmeyve, komposto. |
hoşaf gibi | * çok yorgun. |
hoşafın yağıkesilmek | * söyleyecek söz, verecek karşılık veya yapacak bir şey bulamayacak bir duruma düşmek. |
hoşafına gitmek | * hoşuna gitmek. |
hoşaflık | * Hoşaf yapmaya ayrılmışveya elverişli. * Güçsüzlük, dermansızlık. |
hoş beş | * Buluşanlar arasında hatır sormak amacıyla söylenen ilk sözler. |
hoş beşetmek | * sohbet etmek. |
hoşça | * Hoş bir biçimde olan. * Hoşolarak, iyice, güzelce. |
hoşça kal (veya kalın) | * ayrılan kimsenin kalanlara söylediği bir iyi dilek sözü. |
hoşgörü | * Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoşgörme durumu, müsamaha, tolerans. * Bir boksörün ağırlık sınıfındaki ağırlığının kabul edilecek kadar azlığıveya çokluğu. |
hoşgörücü | * Hoşgörülü, müsamahakâr, toleranslı. |
hoşgörülü | * Hoşgörüsü olan, hoşgörüyle davranan, müsamahalı, toleranslı. |
hoşgörürlük | * Hoşgörü ile davranma durumu. |
hoşgörüsüz | * Hoşgörüsü olmayan, hoşgörü ile davranmayan, müsamahasız, toleranssız. |
hoşgörüsüzlük | * Hoşgörüsüz olma durumu, müsamahasızlık, toleranssızlık. |
hoşhoş | * (çocuk dilinde) Köpek. |
hoşkuran | * Çiçekleri dallarııspanak gibi pişirilen bir yıllık otsu bir bitki, tilkikuyruğu (Amaranthus lividus). |
hoşlanış | * Hoşlanmak işi veya biçimi. |
hoşlanma | * Hoşlanmak işi. |
hoşlanmak | * Hoşuna gitmek, hoş bulmak, sevmek. |
hoşlaşma | * Hoşlaşmak durumu. |
hoşlaşmak | * Hoşduruma gelmek. * İyilik hissetmek. * Birbirinden hoşlanmak. |
hoşlaştırma | * Hoşlaştırmak işi. |
hoşlaştırmak | * Hoşlaşmasını sağlamak. |
hoşluk | * Hoşolma durumu, letafet. * (bir sıfatıyla) Her zaman görülmeyen, iyiye yorulmaz durum. |
hoşnut | * Bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan, yakınması olmayan. |
hoşnut etmek | * memnun etmek. |
hoşnut olmak | * memnun olmak, yakınmamak, şikâyetçi olmamak. |
hoşnutluk | * Hoşnut olma durumu. |
hoşnutluk getirmek | * memnun olduğunu göstermek. |
hoşnutsuz | * Hoşnut olmayan. |
hoşnutsuzluk | * Hoşnut olmama durumu. |
hoşnutsuzluk getirmek | * memnuniyetsizlik göstermek. |
hoşsohbet | * Güzel ve tatlıkonuşan (kimse). |
hoşt | * Köpekleri ürkütüp kaçırmak için çıkarılan ses. |
hoşt hoşt | * Hoşt. |
hoşuna gitmek | * biri beğenmek. |
hoşur | * Değersiz, kaba, bayağı. * Şişman, dolgun, güzel (kadın). |
hot zot | * “Sert ve kötü davranmak” anlamında hot zot etmek deyiminde geçer. |
Hotanto | * GüneybatıAfrika’da yaşayan ilkel bir boy. |
hotoz | * Kadınların süs için saçlarının üstüne taktıkları, çeşitli renk ve biçimde yapılmışküçük başlık. * Tavus kuşu, tavuk gibi kuşların başlarında bulunan tüyler. |
hotozlu | * Hotozu olan. |
hovarda | * Zevki için para harcamaktan kaçınmayan (kimse). * Çapkın. * Uygunsuz kadının paralıâşığı. |
hovardaca | * Hovarda gibi, hovardaya yaraşır yolda, cömertçe, bol bol. |
hovardalaşma | * Hovardalaşmak işi. |
hovardalaşmak | * Hovarda gibi davranmaya başlamak. |
hovardalık | * Hovarda olma durumu. * Hovardaca davranış. |
hovardalık etmek | * çapkınca davranmak, çapkınlık etmek. * zevki için bol para harcamak. |
Kategoriler