Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 56

hudutsuz * Sınırsız.
huğ * Çubuk veya kamıştan yapılmış bağve bahçe kulübesi.
hukuk * Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze.
* Bu yasalarıkonu alan bilim.
* Yasaların ceza ile ilgili olmayıp alacak verecek gibi davaları ilgilendiren bölümü.
* Haklar.
* Ahbaplık, dostluk.
hukukçu * Hukuku meslek edinen, hukukla uğraşan (kimse).
hukukçuluk * Hukukçu olma durumu.
hukuken * Hukukî olarak.
hukukî * Hukuk ile ilgili, tüzel.
hukukî metroloji * Metrolojinin, hukukî konuların gerektirdiği durumlarda, ölçme metotları, ölçme birimleri ve ölçme aletleri
ile ilgili olan kısmı.
hukuklu * Hukuk fakültesi öğrencisi olan (kimse).
hukuksal * Hukukî.
hukuksuzluk * Hukuksuz olma durumu.
hulâsa * Özet, fezleke.
* Öz.
* Herhangi bir maddenin, alkol, eter gibi bir eritici ile ayrılmışveya başka bir yol ile elde edilmişetkili özü.
* Kısacası, sözün kısası.
hulâsa etmek * özetlemek.
hulâsaten * Özet olarak, kısaca.
huligan * Holigan.
hulliyat * Kadın süs eşyası, asım takım, takı.
hulûl * Gelme, gelip çatma.
* Girme, sinme.
* Geçişme, ozmos.
* Tanrıruhunun herhangi bir bedene girdiğine inanmak.
hulûl etmek * girmek, dahil olmak.
hulûs * Gönül temizliği.
hulûs çakmak * dalkavukluk etmek, yaranmaya çalışmak.
hulûskâr * Temiz duygulu, içten.
* Dalkavuk, şakşakçı.
hulûskârlık * Temiz duygululuk, içtenlik.
* Dalkavukça davranış.
hulya * Kuruntu.
* Tatlıdüş, hayal.
hulyalaşma * Hulyalaşmak durumu.
hulyalaşmak * Hulya durumuna gelmek.
hulyalaştırma * Hulyalaştırmak biçimi.
hulyalaştırmak * Hulya durumuna getirmek.
hulyalı * Hayal kuran veya insanıhayal kurmaya sürükleyen.
hulyaya dalmak * hayal kurmak.
humar * İçki veya uyku sersemliği.
humbara * Demir veya tunçtan dökülmüş, yuvarlak ve boşolan içine patlayıcımaddeler doldurulup havan topu veya
el ile atılan yuvarlak bir tür bomba, kumbara.
humbara ocağı * Humbara yapan veya savaşta humbara kullanan bölük.
humbaracı * Humbara kullanan asker, kumbaracı.
humbarahane * Humbara yapılan fabrika, kumbarahane.
* Humbaracıyetiştirmek amacıyla 1739’da açılan ilk Türk askerî okullarından biri.
humma * Ateşli hastalık.
* Sıtma.
hummalı * Humması olan.
* Sürekli, sıkı, yoğun, hararetli.
humus * Bitkilerin çürümesiyle oluşan koyu renkte organik toprak.
humus * İyice ezilmişnohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek.
hun * Kan.
hunhar * Kana susamış, kan dökücü.
hunharca * Hunhara yakışır bir biçimde.
hunharlık * Kan dökücülük, zalimlik.
huni * Bir sıvıyıağzıdar bir kaba aktarmak için kullanılan koni biçimindeki araç.
* Ağızlık.
hunnak * Boğak, anjin.
hunriz * Kan dökücü, kanlı.
hura * Bkz. hurra.
hurafe * Dine sonradan girmiş boşinanç.
hurç * Genellikle yelken bezinden veya meşinden yapılmış büyük heybe.
hurda * Parçalanmış, döküntü durumuna gelmiş.
* İşe yarayamayacak derecede bozulup sakatlanmış, zarar görmüş.
* Eski maden parçası.
hurdacı * Hurda alıp satan kimse.

Bir yanıt yazın