hurdacılık | * Hurdacının yaptığı iş. |
hurdahaş | * Onarılamayacak biçimde kırılıp parçalanmış, paramparça. |
hurdahaşetmek | * kırıp dökmek, parçalamak. |
hurdahaşolmak | * kırıp dökülmek, paramparça olmak. * aşırıölçüde yorulmak. |
hurdalık | * Hurda yığınıveya hurdanın atıldığıyer. |
hurdasıçıkmak | * (eşya için) kullanılmayacak duruma gelmek, eskimek. |
hurdaya çevirmek | * işe yaramaz duruma getirmek. |
huri | * Cennette yaşadığına inanılan kızlara verilen ad. |
huri gibi | * çok güzel (genç kadın). |
hurma | * Hurma ağacının yemişi. |
hurma ağacı | * Palmiyegillerin eski çağlardan beri Kuzey Afrika’da kültürü yapılan örnek bitkisi (Phoenix dactylifera). |
hurma tatlısı | * Hurma biçimi verilerek yapılan bir çeşit hamur tatlısı. |
hurmalık | * Hurma ağacıçok olan yer. |
hurra | * Batılıulusların “yaşa!” anlamında kullandıklarıünlem. |
huruç | * Çıkma, çıkış. * Göç. |
hurufat | * Harfler. * Basımda, baskı işinde kullanılan metal veya başka bir maddeden yapılmışharf, rakam veya başka işaret kalıpları. * Dizgi işinde kullanılan harf türlerinin bütünü. |
Hurufî | * Hurufîliğe mensup olan kimse. |
Hurufîlik | * Kur’an’ın harflerinden birtakım anlam ve yargılar çıkaran bir mezhep. |
huruşan | * Coşkun. |
husuf | * Ay tutulması. |
husul | * Olma, oluş, oluşma, meydana gelme. |
husul bulmak | * olmak, oluşmak, doğmak, çıkmak, meydana gelmek. |
husumet | * Hasım olma durumu, düşmanlık, yağılık, hasımlık. |
husumet beslemek | * hasım olmak, düşman olmak. |
husumetkâr | * Düşmanlık besleyen, kin güden (kimse). |
husus | * Konu, madde. * Özellik, yön. |
hususî | * Özel. * Özel olarak, özel bir biçimde. |
hususiyet | * Özellik. * İleri derecede tanışıklık, ahbaplık, yakınlık. |
hususuyla | * Özellikle, hele. |
husye | * Er bezi, testis. |
huş | * Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi (Betula). |
huşu | * Alçak gönüllülük. * Tanrı’ya boyun eğme, gönlü korku ve saygı ile dolu olma. |
huşunet | * Sertlik, kabalık, kırıcılık. |
hutbe | * Cuma ve bayram namazlarında minberde okunan dua ve verilen öğüt. |
hutut | * Çizgiler. |
huy | * İnsanın yaradılışve ruh özelliklerinin bütünü, mizaç, tabiat. * İçgüdü durumunu almışalışkanlık. |
huy canın altındadır | * doğuştan gelen özellikler değiştirilemez. |
huy edinmek | * (bir şeyi) alışkanlık durumuna getirmek. |
huylandırma | * Huylandırmak işi. |
huylandırmak | * Huylanmasına sebep olmak, huylanmasına yol açmak. |
huylanış | * Huylanma biçimi. |
huylanma | * Huylanmak işi. |
huylanmak | * Kuşkulanmak, işkillenmek, pirelenmek, tedirgin olmak. * (hayvan) Ürküp sinirlenmek. |
huylu | * (herhangi bir nitelikte) Huyu olan. * İşkilli, kuşkulu. * (binek hayvanları için) Ürkek, sinirli. |
huysuz | * Huyu iyi olmayan, geçimsiz, şirret. |
huysuzca | * Biraz huysuz; huysuz (bir biçimde). |
huysuzlanış | * Huysuzlanmak işi veya biçimi. |
huysuzlanma | * Huysuzlanmak işi. |
huysuzlanmak | * Huysuzluk etmek, huysuzca davranmak. |
huysuzlaşma | * Huysuzlaşmak işi. |
Kategoriler