Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 58

huysuzlaşmak * Huysuz bir duruma gelmek.
huysuzlaştırma * Huysuzlaştırmak işi.
huysuzlaştırmak * Huysuz duruma getirmek.
huysuzluk * Huysuz olma durumu.
* Huysuzca davranış.
huysuzluk etmek * huysuzca davranışlarda bulunma.
huyu huyuna suyu suyuna (uygun) * iki kişinin her yönden birbirine uygunluğunu anlatmak için kullanılır.
huyuna suyuna gitmek * onu kızdırmayacak veya ürkütmeyecek biçimde uysalca davranmak, alışkanlıklarına, isteklerine uygun
davranışlarda bulunmak.
huzme * Demet, ışın demeti.
huzmeli * Işık saçan.
huzur * Dirlik, başdinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık.
* (bazıdeyimlerde) Ön, yan, kat, makam.
* (bir yerde) Bulunma.
* Padişah katı.
huzur evi * Yaşlanmışkimselerin kaldığı, bakıldığıve barındığıyer.
huzur hakkı * Belli bir konuyu görüşmek için toplanan bir kurulun üyelerine ödenen para.
huzur vermek * gönül rahatlığı, dirlik vermek, dinlendirmek.
huzurlu * Huzuru olan, rahat.
huzursuz * Huzuru olmayan, tedirgin, rahatsız.
huzursuzca * Biraz huzursuz (bir biçimde).
huzursuzluk * Huzursuz olma durumu.
* Huzursuzca davranış.
huzurunu kaçırmak * tedirgin, rahatsız etmek.
hüccet * Belgit.
* Tanıt.
hücre * İnce bir zar içindeki protoplâzma ve çekirdekten oluşmuş, bir organizmanın yapıve görev bakımlarından
en küçük birliği, göze.
* Küçük oda.
* Tutukluların veya hükümlülerin yalnız olarak kapatıldıklarıküçük oda.
* Siyasî bir inançla gizli olarak çalışan bir örgütün genellikle aynıyerde çalışanlarının oluşturduğu topluluk.
hücre bilimi * Biyolojinin, hücrenin yapı, görev, çoğalma ve hayatıyla ilgili dalı, göze bilimi, sitoloji.
hücre yutarlığı * Vücuda giren mikropların yutar hücreler tarafından yutulup yok edilmesi, göze yutarlığı, fagositoz.
hücreler arası * Dokularda hücrelerin arasında yer alan, gözeler arası.
hücum * Saldırma, saldırı, saldırış.
* Üşüşme, bir yere toplanma.
* Sert eleştiri.
* Gol atmak veya sayıkazanmak amacıyla yapılan akın, hamle.
* İleri.
hücum etmek * saldırmak.
hücum oyuncusu * İleri uçta oynayan oyuncu.
hücuma kalkmak * (asker) siperden düşmana doğru fırlamak.
hücumbot * Bir tür küçük savaşgemisi.
hücumcu * Hücum eden, saldıran.
hükme varmak * iyice düşündükten sonra karar vermek.
hükmen * Hakem kararıyla.
hükmetme * Hükmetmek işi.
hükmetmek * Egemenliği altında bulundurmak.
* Düşünme veya yargılama sonunda bir kanıya varmak.
* Aklına esmek.
hükmî * Hükümle ilgili, tüzel.
hükmî şahsiyet * Tüzel kişilik.
hükmolunma * Hükmolunmak durumu.
hükmolunmak * Hüküm verilmek.
hükmü geçmek (veya hüküm yürütmek) * gücü yetmek, sözü geçmek.
* geçerli, etkili durumunu yitirmek.
hükmü olmak (veya olmamak) * Önemi, geçerliliği, etkisi bulunmak veya bulunmamak.
hükmü parasına geçmek * para ile dilediğini yapabilme gücünü kazanmak.
hükmü var (veya yok) * geçerliliği, önemi olma veya olmama.
hükmünde olmak * yerinde olmak, yerine geçmek, değerinde olmak.
hükûmet * Devletin görevlerini yerine getirmesini sağlayan yetkili organ, bakanlar kurulu, kabine.
* Bir ülkenin yönetim kuruluşları.
* Devlet yönetimi.
* Hükûmet konağı.
hükûmet darbesi * Bir ülkenin yönetim düzeninde değişiklik yapmak için zora dayanarak yapılan yasa dışı iş.
hükûmet erkânı * İllerde ve daha küçük beldelerde başta vali veya kaymakam olmak üzere hükûmet işlerini yürüten kimse
veya kimseler.
hükûmet etmek * bir ülkenin yönetimini elinde bulundurmak.
hükûmet gibi * güçlü, her dediğini yaptıran.
hükûmet kapısı * Devlet dairesi.
hükûmet konağı * İllerde ve daha küçük yerlerde, başta vali veya kaymakam olmak üzere, hükûmet görevlilerinin işgördüğü
yapı.
hükûmet kurmak * bakanlar kurulunu oluşturmak.

Bir yanıt yazın