Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 59

hükûmet merkezi * Başşehir, başkent.
hükûmet sürmek * ülke yönetiminin başında bulunmak.
hükûmeti devirmek * zor kullanarak devlet yönetiminde değişiklik yapmak.
hükûmeti kurmak * baş bakan, hükûmet işlerinde görev alacak bakanlar kurulunu seçmek.
hüküm * Yargı.
* Egemenlik, hâkimiyet.
* Değer, aynıveya benzer nitelik.
* Önem, geçerlilik.
* Etki, hız, şiddet.
* Karar.
hüküm giymek * mahkemece cezalandırılmak.
hüküm sürmek * iş başında olmak.
* yaygın olmak.
* (etki, hız vb.) sürmek, devam etmek.
hüküm vermek * iyice düşündükten sonra bir karara varmak.
* bir suçluyu mahkûm etme.
hüküm yemek * mahkûm olmak.
hükümdar * Padişah, kral, hakan gibi taht sahibi devlet başkanı.
hükümdarlık * Hükümdar olma durumu.
* Hükümdarla yönetilen ülke.
hükümferma * Hüküm süren, hükümdar.
hükümlü * Ceza hükmü verilmişolan, mahkûm.
hükümlülük * Hükümlü olma durumu.
hükümran * Egemen.
hükümranlık * Egemenlik, hâkimiyet.
hükümsüz * Yürürlükten çıkarılmış, yürürlükten kaldırılmış, geçersiz, hükmü kalmamış.
hükümsüz kılmak * yürürlükten kaldırmak, iptal etmek.
hükümsüzlük * Hükümsüz olma durumu, geçersizlik.
hülle * Medenî Kanunun kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi
için yabancı bir erkeğe bir günlüğüne nikâh edilmesi.
hülleci * Hülle yoluyla evlenme işini gerçekleştiren kimse.
hümanist * İnsancıl.
hümanistleşme * Hümanistleşmek durumu.
hümanistleşmek * İnsancıl davranışlar ve düşünceler içinde olmak.
hümanizm * İnsancılık, insanlarısevme ülküsü.
hümanizma * Hümanizm.
hümayun * Kutlu, mutlu.
* Padişahla ilgili.
* Türk müziğinde dügâh perdesinde karar kılan bir makam.
hüner * Beceri isteyen ustalık, beceriklilik.
hüner göstermek * becerisini, ustalığını ortaya koymak.
* herkesin yapamayacağı bir işi yapmak.
hünerli * Hüneri olan (kimse).
* Hünerle yapılan (şey).
hünersiz * Hüneri olmayan (kimse).
* Hünerle yapılmayan, hüner istemeyen (şey).
hüngür hüngür * Yüksek sesle ve hıçkıra hıçkıra.
hüngürdeme * Hüngürdemek işi.
hüngürdemek * Yüksek sesle ve hıçkırarak ağlamak.
hüngürtü * Hüngürderken çıkan ses.
hünkâr * Osmanlılarda yalnız padişahlar için kullanılan bir unvan.
hünkârbeğendi * Üzerine salçalıet konulan patlıcan ezmesiyle hazırlanan bir yemek.
hünnap * Hünnapgillerin örnek bitkisi, yenilen meyvesi için özellikle Batıve Güney Anadolu’da yetiştirilen dikenli
bir ağaç, çiğde (Zizyphus jujuba).
* Bu bitkinin meyvesi.
hünnapgiller * Ayrıtaç yapraklı iki çeneklilerden, örneği hünnap olan ve sıcak ülkelerde yetişen bir bitki familyası.
hünsa * Er dişi.
hür * Özgür.
hür teşebbüs * Özel girişim.
hürle * Bir cins burçak.
hürlük * Hür, özgür olma durumu.
hürmet * Saygı.
hürmet etmek * saymak, saygı göstermek.
hürmeten * Hürmetli olarak, saygılıca.
hürmetkâr * Hürmetli.
hürmetli * Saygılı.
* Oldukça büyük okkalı.
hürmetsiz * Saygısız.

Bir yanıt yazın