Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 12

iğne * Dikişdikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araç.
* İki şeyi birbirine tutturmaya yarar ince, uzun, ucu sivri, metal araç.
* Toplu iğnenin süs olarak kullanılan türü.
* Altındaki iğne ile tutturulan süs eşyası.
* Bazıaraçların ucu sivri parçaları.
* Kaslar veya damar yoluyla vücuda sıvı bir ilâcıvermek için kullanılan araç, enjektör, şırınga.
* Zerk yolu ile vücuda verilen ilâç.
* Vücuda bu yolla ilâç verme işi.
* Dokunaklısöz.
* Bazı böceklerde bulunan savunma organı.
* Oltanın ucundaki küçük çengel.
* Bitkilerde yumurtacıkla tepecik arasındaki sapçık.
iğne ardı * İğneyi, çıkışnoktasının gerisinden saplayıp daha ileriden çıkararak yapılan aralıksız dikişveya nakıştürü.
iğne atsan yere düşmez * çok kalabalık.
iğne deliği * İğnenin arkasında iplik geçirilen delik.
iğne deliği gibi * küçücük.
iğne deliğinden Hindistan’ıseyretmek * küçük bir olaydan büyük anlamlar çıkarmak.
iğne deliğine girmek * kimsenin bulamayacağı bir biçimde gizlenmek, saklanmak.
iğne ile kuyu kazmak * yetersiz araçlarla, sürekli ve sabırlıçalışmalarla çok güç olan veya çok ağır yürüyen bir işi başarmaya
çalışmak.
iğne ipliğe dönmek * çok zayıflamak.
iğne oyası * İğneyle değişik biçimli veya düğümlü ilmekler oluşturularak ve bunlar birleştirilerek yapılan oya.
iğne üstünde oturmak * Bkz. diken üstünde oturmak.
iğne yapmak (veya vurmak) * iğne ile vücuda sıvı bir ilâç vermek.
iğne yaprak * Çam türlerinde görülen, ince uzun, sivri uçlu yaprak.
iğne yapraklılar * Kozalaklılar.
iğne yastığı * İğnelik.
iğne yurdu * İğne gözü, iğne deliği.
iğne yutmuşite (veya maymuna dönmek) * zayıf ve bitkin duruma gelmek.
iğneci * İğne yapan kimse.
iğnecik * Bazı omurgasız hayvanlarda rastlanan silis veya kalkerden oluşmuş, iğne biçiminde küçük çıkıntı.
* Deniz teknelerinde dümen menteşesi.
iğnecilik * İğnecinin yaptığı iş.
iğneden ipliğe kadar * ne kadar eşya varsa, her şey.
iğnedenlik * İğnelik.
iğneleme * İğnelemek işi.
iğnelemek * İğne ile tutturmak.
* Üstü kapalı olarak onur kırıcı, üzüntü verici söz söylemek.
iğnelenme * İğnelenmek işi.
iğnelenmek * İğnelemek işi yapılmak, veya iğnelemek işine konu olmak.
* İğne batar gibi acıduyulmak.
iğneleyici * Kırıcı, dokunaklı(söz veya davranış).
* Kırıcı bir biçimde.
iğneleyiş * İğnelemek işi veya biçimi.
iğneli * İğnesi olan.
* İğne ile tutturulmuş, iğnelenmiş.
* Kırıcı, gücendirici; dokunaklı, onur kırıcı, kinayeli.
iğneli fıçı * Çok sıkıntıve üzüntü veren durum veya şey.
iğneli söz * Dokunaklı, kırıcısöz.
iğnelik * Üzerine iğne saplanan küçük yastık, iğnedenlik, iğne yastığı.
iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batırmak * hoşlanılmayan bir davranışı başkalarından önce kendinde denemek.
iğrenç * İğrenme duygusu uyandıran, tiksindiren, müstekreh.
iğrençlik * İğrenç olma durumu.
iğrendirme * İğrendirmek işi.
iğrendirmek * İğrenmesine yol açmak.
iğrengen * Her şeyden iğrenme huyu olan.
iğrengenlik * İğrengen olma durumu.
iğrenilme * İğrenilmek işi veya durumu.
iğrenilmek * İğrenmek işi yapılmak.
iğreniş * İğrenmek işi veya biçimi.
iğrenme * İğrenmek işi.
iğrenmek * Bir şeyi tiksindirici bulmak, istikrah etmek.
* Aşağılık, bayağı bulmak, tiksinmek.
iğrenti * İğrenme.
iğreti * Bkz. eğreti.
iğretileme * Bkz. eğretileme.
iğretilik * Bkz. eğretilik.
iğri * Bkz. eğri.
iğrilik * Bkz. eğrilik.

Bir yanıt yazın