ihsanıhümayun | * Padişah tarafından yeteneği veya başarısıdolayısıyla birine verilen görev, rütbe veya ödül. |
ihsas | * Üstü kapalıanlatma, sezdirme, ima. * Duyum. |
ihsas etmek | * sezdirmek, ima etmek. |
ihtar | * Uyarma, dikkat çekme, uyarı. * Bir şeyi birine hatırlatma. |
ihtar etmek | * hatırlatmak, uyarmak, dikkatini çekmek. |
ihtarname | * Resmî ihtar yazısı, protesto. |
ihtida | * Başka bir dinden çıkıp Müslüman olma. |
ihtifal | * Anma töreni. |
ihtikâr | * Vurgunculuk, vurgun, spekülâsyon. |
ihtilâç | * Çırpınma. |
ihtilâç etmek | * çırpınmak. |
ihtilâf | * Ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık, uyuşmazlık. |
ihtilâfa düşmek | * anlaşamamak, bozuşmak, uyuşamamak. |
ihtilâl | * Bir devletin siyasî, sosyal ve iktisadî yapısınıveya yönetim düzenini değiştirmek amacıyla hukuk kurallarına ve kanunlara uymaksızın cebir ve kuvvet kullanarak yapılan genişhalk hareketi, devrim. * Kargaşalık, düzensizlik, karışıklık. * Köklü değişim. |
ihtilâlci | * İhtilâl yanlısıve ihtilâl yapan kimse, devrimci. |
ihtilâlcilik | * İhtilâlci olma durumu, devrimcilik. |
ihtilâm | * Düşazması. |
ihtilâs | * Aşırma, özellikle para aşırma, aşırtı. |
ihtilât | * (hastalık, başka bir hastalıkla) Karışma. * Karşılaşıp görüşme. |
ihtilât etmek (veya yapmak) | * hastalık başka bir hastalığa dönmek. |
ihtimal | * Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, olasılık. * Belki, ola ki. |
ihtimal ki | * olabilir ki, belki. |
ihtimal vermemek | * bir şeyin gerçekleşeceğini, olabileceğini hiç düşünmemek. |
ihtimalî | * Olabilen, olasılı, belkili. * Belkili. |
ihtimaliyet hesabı | * Bkz. ihtimaller hesabı. |
ihtimaller hesabı | * Olasılıklar hesabı. |
ihtimam | * Özen, özenme, dikkatli davranma, itina. * İyi, özenli bakım. |
ihtimam etmek (veya göstermek) | * özen göstermek, dikkatle davranmak. |
ihtira | * Yeni bir şey bulma, türetme. |
ihtira beratı | * Bilinen araç, gereçlerle ve yaratıcı güçle yeni bir şey bulana, bulduğu şeyden bir süre yalnız kendisinin yararlanması için devletçe verilen belge. |
ihtiram | * Saygı. |
ihtiram birliği | * Devlet büyüklerini, yüksek makamlardaki kumandanlarıkarşılamak ve uğurlamakla görevli birlik, tören birliği. |
ihtiram duruşu | * Saygıduruşu. |
ihtiram kıt’ası | * İhtiram birliği. |
ihtiras | * Aşırı, güçlü istek. * Tutku. |
ihtiraslı | * Aşırı istekli. * Tutkulu. |
ihtiraz | * Çekinme, sakınma. |
ihtisap | * Belediye memurunun işi ve dairesi. |
ihtisar | * Sözü kısa kesme, kısaltma. * Bir metinden gereksiz ayrıntılarıçıkarma. |
ihtisas | * Duygu. * Duygulanma. |
ihtisas | * Uzmanlık, uzmanlaşma. |
ihtisas yapmak | * belli bir konuda özel eğitim görmek, uzmanlaşmak, ihtisaslaşmak. |
ihtisaslaşma | * İhtisaslaşmak işi. |
ihtisaslaşmak | * Herhangi bir konuda uzmanlaşmak. |
ihtişam | * Büyüklük, göz alıcılık, gösterişlilik, görkem. |
ihtişamlı | * İhtişamı olan. |
ihtiva | * İçine alma, içinde bulundurma, içerme. |
ihtiva etmek | * içine almak, içinde bulundurmak, içermek, kapsamak. |
ihtiyaca cevap vermek | * ihtiyacınıkarşılamak. |
ihtiyacı olmak | * gereksemek, gereksinmek. |
Kategoriler