ikilemek | * Bir şeyin sayısını ikiye çıkarmak. * Tekrarlamak, yinelemek. * Tarlayı iki kez sürmek. |
ikilenme | * İkilenmek işi. |
ikilenmek | * İkilemek işi yapılmak. |
ikileşme | * İkileşmek işi. |
ikileşmek | * Sayısı ikiye çıkmak. |
ikiletme | * İkiletmek işi. |
ikiletmek | * İkilemek işini yaptırmak. |
ikili | * İki parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden iki tane bulunan. * İskambil, domino gibi oyunlarda iki işareti bulunan (kâğıt veya pul). * İki yan arasında yapılmış. * İki çalgıveya iki ses için düzenlenmişmüzik parçası, duo. * İki kişiden oluşmuştopluluk. * At yarışlarında aynıkoşunun birincisi ile ikincisini tahmin ederek oynanan veya alınan bilet. |
ikili çatı | * İki görevde de kullanılabilen çatı; alınmak, toplanmak, sanılmak sözlerinin hem dönüşlü, hem de edilgen çatı olarak kullanılması gibi. |
ikili kök | * Hem isim kökü, hem fiil kökü gibi kullanılan kök. |
ikili oynamak | * karşı olan yanlardan hem birini hem öbürünü destekler görünmek. * at yarışlarında birinci ile ikinciyi tahmin edip para yatırmak. |
ikili ünlü | * Hecede yan yana bulunan iki ünlü, diftong. |
ikili yatak | * İki kişinin yatabileceği tek parça yatak. |
ikilik | * İkisi bir arada, iki taneden oluşmuş, iki tane alabilen. * Görüşveya düşünce için, ikiye bölünmüşolma durumu. * İki değişik kullanımıveya uygulaması olma durumu. * Birlik notanın ikide biri uzunluğunda nota. * İki kuruşluk gümüşakçe. |
ikinci | * İki sayısının sıra sıfatı. * Sırada önem bakımından birinciden sonra gelen. * Yeni, bir başka. * Birinciden sonra gelen kimse veya nesne. * Değer ve kalitece birinciden sonra gelen. |
ikinci çağ | * Yeryüzünün yaklaşık yüz elli milyon yıllık çağı, mezozoik. |
ikinci ferik | * Tümgeneral. |
ikinci gelmek | * bir yarışmada birinciden sonraki dereceyi almak. |
ikinci yarı | * Futbolda iki dönemden son olanı. |
ikinci zaman | * İlk zaman olan paleozoyik ile üçüncü zaman arasındaki jeoloji ile zaman birimi, mezozoyik. |
ikinci zar | * Bitkilerde tohumu örten zarların dıştan ikincisi. |
ikincil | * Sırada önem bakımından ikinci derecede olan, tali, sekunder. |
ikincil grup | * Birbirleriyle ilişkileri şahsî olmayan, resmî ilişkilere dayanan etkileşmelerle ilişki içine giren ikiden fazla insanın oluşturduğu topluluk. |
ikincilik | * İkinci olma durumu veya derecesi. |
ikindi | * Öğle ile akşam arasındaki süre. * İkindi vakti kılınan namaz. |
ikindi ezanı | * İkindi namazına çağrı için okunan ezan. |
ikindi namazı | * İkindi süresi içinde kılınması gereken namaz, ikindi. |
ikindi vakti | * İkindi için belirlenen süre. |
ikindi zamanı | * Bkz. ikindi vakti. |
ikindiden sonra dükkân açmak | * bir işe başlamakta geç kalmak. |
ikindiüstü | * İkindiye doğru. |
ikindiüzeri | * Bkz. ikindiüstü. |
ikindiyin | * İkindi vaktinde. |
ikircik | * İşkil. * Kararsızlık, tereddüt. |
ikirciklenme | * İkirciklenmek işi. |
ikirciklenmek | * İşkillenmek. * Kararsız olmak. |
ikircikli | * İşkilli. * Kararsız, mütereddit. |
ikirciklik | * İkircikli olma durumu, tereddüt. |
ikircil | * İki anlama da gelen ve iki türlü yorumlanabilecek nitelikte olan. |
ikircim | * İkircik. |
ikircimli | * İkircikli. |
ikircimlik | * İkirciklik. |
ikisi bir kapıya çıkmak | * aynısonuca varmak, aynısonucu doğurmak. |
ikisini bir kazana koysalar kaynamazlar | * aralarındaki anlaşmazlık o kadar büyüktür ki onlarıuzlaştırma çaresi bulunamaz. |
ikişer | * İki sayısının üleştirme sıfatı, her defasında ikisi bir arada olan, her birine iki. |
ikişer ikişer | * Her defasında ikisi bir arada olarak. |
ikişer olmak | * ikişer ikişer sıraya dizilmek. |
ikiyüzlü | * Özü sözü bir olmayan, riyakâr, müraî. * İki yanıda kullanılabilen. |
ikiyüzlülük | * İkiyüzlü olma durumu, riyakârlık, müraîlik. * İki yüzlü olma durumu. |
ikiz | * Bir doğumda dünyaya gelen iki (kardeş). * Aynıçiçekte oluşmuş birbirine yapışık iki meyve. * Birbirine tamamen benzeyen, eş. |
Kategoriler