Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 2

ibraname * Aklama belgesi.
İbranca * İbranîce.
İbranî * Eski Yahudilere verilen ad.
İbranîce * Bugün İsrail’de kullanılan Samî dili.
ibraz * Ortaya koyma, gösterme, meydana çıkarma.
ibraz etmek * ortaya koymak, göstermek, meydana çıkarmak.
ibre * Ölçü aletlerinde sayıveya işaret göstermeye yarayan hareketli iğne.
* Çam, ardıç, sedir gibi ağaçların yaprağı.
ibret * Yanlış, kötü davranışlardan sakınmayısağlayan olgu veya bu gibi olgulardan alınması gereken sonuç, ders.
* Çirkin, kötü, acayip.
ibret almak * ders almak.
ibret olmak * ders olmak.
ibretamiz * İbret verici, ibret dolu.
ibreten * İbret olsun diye.
ibretiâlem * Herkes, başkaları.
ibretiâlem için * başkalarına örnek olsun diye.
ibretin kudreti * çok acayip ve çirkin.
ibretlik * Ders alınacak nitelikte olan.
ibrik * Su ve sulu şeyler koymaya yarayan kulplu, emzikli kap.
ibrikçi * İbrikle su taşıyan, döken kimse.
* İbrik yapan veya satan kimse.
ibriktar * Sarayın leğen, ibrik gibi eşyalarından sorumlu olan görevli.
ibriktar usta * Sarayın harem dairesinde leğen ve ibriklere bakan ve padişahın özel hizmetini gören kimse, karavaş.
ibrişim * Kalınca bükülmüşipek iplik.
ibrişim kurdu * İpek böceği.
ibzal * Esirgemeden bol bol verme, yapma veya söyleme.
ibzal etmek * esirgemeden bol bol vermek, yapmak veya söylemek.
icabet * Bir çağrıyıyerine getirme, bir çağrıya gitme.
* Bir buyruk veya isteğe uyma, kabul etme, razı olma.
icabet etmek * çağrıüzerine gitmek.
* bir buyruğa, bir isteğe uygun olarak davranmak.
icabına bakmak * gereğini yerine getirmek.
* bir kimseyi yok etmek, ortadan kaldırmak.
icabında * Gerekince, gerekirse.
icap * Gerek, gereklik, ister, lüzum.
* Olumlama.
icap etmek * gerekmek.
icap ettirmek * gerektirmek.
icapçı * Nöbeti hastahanede değil, evde tutan ve her an hastahaneden çağrılacak vaziyette bekleyen doktor.
icar * Kira.
icara vermek * kiraya vermek.
icat * Yeni bir şey yaratma, bulma.
* Gerçekmişgibi gösterme çabası.
icat çıkarmak * hoşgörülmeyen yeni bir huy, davranışgöstermek veya yadırganan bir yol tutmak.
* ortaya gereği olmayan bir sorun atmak.
icat etmek * ilk kez yeni bir şey yaratmak.
* bir şeyi gerçekmişgibi göstermek.
icatçı * İcat eden, bulan, kâşif, bulucu.
icaz * Az sözle çok şey anlatma.
icazet * İzin, onay, onaylama.
* Diploma.
icazet almak * izin, onay almak.
* diploma almak.
icazetname * İzin belgesi, onay belgesi.
* Diploma.
icbar * Zorlama, zorunda bırakma.
icbar etmek * birine istemediği bir işi zorla yaptırmak, zorlamak, zorunda bırakmak.
-ici- * Bkz. -ıcı.
iciği ciciği * Bkz. ıcığıcıcığı.
icmal * Özet, kısaltma.
icmal etmek * özetlemek.
icra * Yapma, yerine getirme, (bir işi) yürütme.
* Bir müzik eserini oluşturan notalarısese çevirme.
* Borçlunun alacaklıya karşıyapmak veya ödemekle yükümlü bulunduğu bir şeyi adlî bir kuruluşaracılığıyla
yerine getirme ve adliyenin bu işle görevli dairesi.
icra etmek * yapmak.
* bir müzik eserini söylemek veya çalmak.

Bir yanıt yazın