Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 22

ilerisini gerisini hesaplamamak (veya düşünmemek) * herhangi bir konuda çok ve ayrıntılıdüşünmeden hareket etmek, tedbirsizce, ihtiyarsızca davranmak.
ileriyi görmek * Bkz. uzağı görmek.
ilerlek * İlerlemiş, ileriye varmış.
ilerleme * İlerlemek işi.
* Terfi, terakki.
* Daha iyi, daha yetkin, daha değerli, daha yüksek bir duruma doğru basamak basamak oluşan gelişme,
terakki.
ilerlemek * Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek; yol almak.
* (vakit için) Geçmek.
* Daha güçlü, daha etkili duruma gelmek.
* Daha iyi, daha yüksek bir düzeye, aşamaya erişmek, gelişmek, terakki etmek.
ilerletme * İlerletmek işi.
ilerletmek * İlerlemesini sağlamak, ilerlemesine yol açmak.
ilerleyici * İleri giden, ilerleyen.
ilerleyici benzeşme * Kelimede önceki sesin sonraki sesi etkilemesi.
ilerleyiş * İlerlemek işi veya biçimi.
ileti * Bildirme yazısı, mesaj.
iletici * İletme özelliği olan (şey).
iletiliş * İletilmek işi veya biçimi.
iletilme * İletilmek işi.
iletilmek * İletmek işi yapılmak.
iletim * İletmek işi.
* İletken şeylerden ısıveya elektriğin geçmesi.
* Isıyayımı, konveksiyon.
iletiş * İletmek işi veya biçimi.
iletişim * Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim,
haberleşme, komünikasyon.
* Telefon, telgraf, televizyon, radyo gibi araçlardan yararlanarak yürütülen bilgi alışverişi, bildirişim,
haberleşme, komünikasyon.
iletişim ağı * İletişim araçlarının birbirleriyle ortak bağlantıkurma veya iş birliği sağlama durumu veya düzeni.
iletişim araçları * Toplumda sözlü veya yazılıhaber alma imkânınısağlayan teknik araçlar.
iletişim merkezi * Bildirişim ve haberleri toplam ve değerlendirme bürosu.
iletişim ortamı * Bildirişim, haberleşme veya komünikasyon imkânlarının sağlandığı ortam, medya.
iletişme * İletişmek işi veya durumu.
iletişmek * Bir durumu karşılıklı olarak iletmek, karşılıklı olarak haber alıp vermek.
iletken * Akım, ısı, ses vb. geçiren (madde), nakil, yalıtkan karşıtı.
* Elektrik akımı, ısı, gaz vb. ni bir yerden başka bir yere aktaran (madde, şey).
iletken damarlar * Bitkilerde hücrelere besin maddelerini ileten borucuklar.
iletkenlik * İletken olma durumu.
iletki * Bir açıyıölçmeye ve başka bir yerde aynıaçıyıçizmeye yarayan, yarım çember biçimindeki araç, minkale.
iletme * İletmek işi.
iletmek * Götürmek, ulaştırmak, nakletmek.
* Elektrik akımı, ısı, gaz vb. ni bir yerden başka bir yere götürmek.
ilga * (varlığını) Kaldırma.
ilga etmek * (varlığını) ortadan kaldırmak.
ilgeç * Edat: Ev gibi huzur köşesi olmaz. Çocuk sabaha karşıuyudu.
ilgeçli * İlgeci olan, edatlı.
ilgeçli tümleç * Edatla kurulmuştümleç, edatlıtümleç.
ilgi * İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alâka, taallûk.
* Dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi.
* Belirli bir olay veya etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma.
* Kimyasal şartlar eşveya birbirine çok yakın olduğunda ögelerin birbirleriyle birleşmede gösterdiği seçicilik.
ilgi alanı * Bir kişi veya kuruluşun ilgilendiği konular.
ilgi çekici * İlgiyi, dikkati üzerinde toplayan.
ilgi çekmek (toplamak veya uyandırmak) * çevresinde ilgiyi, dikkati ve merakıüzerine toplamak, alâka çekmek, alâka toplamak veya alâka uyandırmak.
ilgi duymak * bir işe, bir olaya, bir kimseye önem vermek, yakınlık duymak.
ilgi eki * Bağlantıkavramıveren ek. Türkçede bu kavram isim görevli kelimeye -ki ekinin bağlanmasıyla sağlanır. Bu
ek ünlü uyumlarına aykırıdüşer ve çoğu kez kalma durumuyla kalıplaşır.
ilgi görmek * ilgi çekmek.
ilgi göstermek * ilgisini esirgememek, belli etmek.
ilgi toplamak * ilgisini yoğunlaştırmak, belli etmek.
* ilgi görmek.
ilgileme * İlgilemek işi.
ilgilemek * İki parçayı birbirine eğreti olarak dikmek, teyellemek.
ilgilendiriş * İlgilendirmek işi veya biçimi.
ilgilendirme * İlgilendirmek işi.
ilgilendirmek * İlgisini çekmek, önem vermek veya bir şeyle ilgili kılmak.
* İlişkin olmak.
* Elverişli, uygun bulmak.
ilgileniş * İlgilenmek işi veya biçimi.

Bir yanıt yazın