ilgilenme | * İlgilenmek işi. |
ilgilenmek | * Birine karşıyakınlık duymak veya göstermek, alâkalanmak. * Bir şeye karşımerak duymak. * Bir konu üzerinde çalışmak, uğraşmak, bir şeyi çekici bulmak. |
ilgili | * İlgilenmişolan, ilgisi bulunan, alâkalı, alâkadar, müteallik. |
ilgililik | * İlgili olma durumu, mensubiyet. |
ilginç | * İlgi uyandıran, ilgi ve dikkat çekici olan, enteresan, alâkabahş. |
ilginçleşme | * İlginçleşmek işi veya durumu. |
ilginçleşmek | * İlginç duruma gelmek. |
ilginçlik | * İlginç olma durumu. |
ilgisini kesmek | * bir kimse veya şeyle bütün bağlarınıkoparmak, ilişkisi kalmamak, alâkayıkesmek. |
ilgisiz | * İlgisi olmayan veya ilgilenmeyen, kayıtsız, aldırmaz, alâkasız, lâkayt. |
ilgisizlik | * İlgisiz olma durumu, aldırmazlık, alâkasızlık. * İlgi göstermeme durumu. * Gönlün sevgi veya nefret gibi duygulardan soyutlanmışolmasıdurumu, kayıtsızlık, lâkaydî. |
ilhak | * Katma, bağlama, ekleme. * Egemenliği altına alma. |
ilhak etmek | * katmak, bağlamak. * egemenliği altına almak. |
ilham | * Esin. * Tanrı’nın, peygamberlerin yüreğine doldurduğu tanrısal âleme özgü duygu ve düşünceler. |
ilham almak | * esinlenmek. |
ilham etmek (veya vermek) | * içe doğmasına sebep olmak, esindirmek. |
ilham kaynağı | * Esinlenmeyi ve içe doğmayısağlayan şey. |
ilham kaynağı olmak | * hayal dünyasını beslemek. |
ilham perisi | * Sanatçılara esin verdiği var sayılan peri. |
ilhan | * Bir ilhanlığın başında bulunan hükümdar, imparator. * İran Moğollarında hükümdarın unvanı. |
ilhanlık | * İlhan olma durumu. * Kendi topraklarında oturan çeşitli uluslarıegemenliği altına toplayan devlet biçimi, imparatorluk. * Böyle bir devletin yönetimi altındaki ülkelerin bütünü. |
-ili | * Bkz. -ılı/ -ili. |
iliğine (veya iliklerine) kadar | * her şeyini, bütün varlığınıetkileyecek biçimde. |
iliğine işlemek (veya geçmek) | * çok ıslanmak; çok üşümek. * bütün varlığınıkaplamak, çok etkilenmek. |
iliğine kadar ıslanmak | * çok ıslanmak. |
iliğini (veya iliğini kemiğini) kurutmak | * canından bezdirecek kadar sıkıntıvermek. |
iliğini kemirmek | * çok etkilemek. * sömürmek. |
ilik | * Giysilerin, yorgan çarşaflarının, yastık kılıflarının vb.nin gereken belirli yerlerine iplikle örülerek, parça geçirilerek veya biye ile yapılan küçük yarık. |
ilik | * Kemiklerin iç boşluklarınıdolduran yağlımadde. |
ilik gibi | * çok lezzetli, (genellikle et için) iyi pişmiş. * çok güzel, istek uyandıran (kadın veya kız). |
ilikçi | * İlik açan kimse. |
ilikçilik | * İlik açma işi veya mesleği. |
ilikleme | * İliklemek işi. |
iliklemek | * Bir şeyin düğmesini iliğine geçirmek. |
iliklenme | * İliklenmek işi. |
iliklenmek | * İliklemek işi yapılmak. |
iliklerinde duymak | * benliğinde iyice duymak. |
ilikleyiş | * İliklemek işi veya biçimi. |
ilikli | * İliği olan. * İliklenmiş. |
iliksiz | * İliği (I, II) olmayan. |
ilim | * Bilim. * Ayrıntı, özellik, nitelik, hassasiyet. |
ilim adamı | * Bilim adamı. |
ilim kadını | * Bkz. bilim adamı. |
ilimcilik | * Bilimcilik. |
ilinek | * Bir şeye mecbur olarak bağlı olmayan, onun özünde bulunmayan, rastlantı ile olan nitelik, araz. |
ilineksel | * İlinekle ilgili olan, özle ilgili olmayan. |
ilinti | * İki şey arasında ilgi, ilişki. * İnsanlar arasındaki bağ. * İç sıkıntısı. * Seyrek dikiş, teyel. |
ilintileme | * İlintilemek işi veya durumu. |
ilintilemek | * İki parçayıeğreti olarak seyrek dikişle elde dikmek, teyellemek, ilgilemek. |
ilintili | * İlgisi, ilişkisi, bağı, ilintisi olan. |
Kategoriler