Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 23

ilgilenme * İlgilenmek işi.
ilgilenmek * Birine karşıyakınlık duymak veya göstermek, alâkalanmak.
* Bir şeye karşımerak duymak.
* Bir konu üzerinde çalışmak, uğraşmak, bir şeyi çekici bulmak.
ilgili * İlgilenmişolan, ilgisi bulunan, alâkalı, alâkadar, müteallik.
ilgililik * İlgili olma durumu, mensubiyet.
ilginç * İlgi uyandıran, ilgi ve dikkat çekici olan, enteresan, alâkabahş.
ilginçleşme * İlginçleşmek işi veya durumu.
ilginçleşmek * İlginç duruma gelmek.
ilginçlik * İlginç olma durumu.
ilgisini kesmek * bir kimse veya şeyle bütün bağlarınıkoparmak, ilişkisi kalmamak, alâkayıkesmek.
ilgisiz * İlgisi olmayan veya ilgilenmeyen, kayıtsız, aldırmaz, alâkasız, lâkayt.
ilgisizlik * İlgisiz olma durumu, aldırmazlık, alâkasızlık.
* İlgi göstermeme durumu.
* Gönlün sevgi veya nefret gibi duygulardan soyutlanmışolmasıdurumu, kayıtsızlık, lâkaydî.
ilhak * Katma, bağlama, ekleme.
* Egemenliği altına alma.
ilhak etmek * katmak, bağlamak.
* egemenliği altına almak.
ilham * Esin.
* Tanrı’nın, peygamberlerin yüreğine doldurduğu tanrısal âleme özgü duygu ve düşünceler.
ilham almak * esinlenmek.
ilham etmek (veya vermek) * içe doğmasına sebep olmak, esindirmek.
ilham kaynağı * Esinlenmeyi ve içe doğmayısağlayan şey.
ilham kaynağı olmak * hayal dünyasını beslemek.
ilham perisi * Sanatçılara esin verdiği var sayılan peri.
ilhan * Bir ilhanlığın başında bulunan hükümdar, imparator.
* İran Moğollarında hükümdarın unvanı.
ilhanlık * İlhan olma durumu.
* Kendi topraklarında oturan çeşitli uluslarıegemenliği altına toplayan devlet biçimi, imparatorluk.
* Böyle bir devletin yönetimi altındaki ülkelerin bütünü.
-ili * Bkz. -ılı/ -ili.
iliğine (veya iliklerine) kadar * her şeyini, bütün varlığınıetkileyecek biçimde.
iliğine işlemek (veya geçmek) * çok ıslanmak; çok üşümek.
* bütün varlığınıkaplamak, çok etkilenmek.
iliğine kadar ıslanmak * çok ıslanmak.
iliğini (veya iliğini kemiğini) kurutmak * canından bezdirecek kadar sıkıntıvermek.
iliğini kemirmek * çok etkilemek.
* sömürmek.
ilik * Giysilerin, yorgan çarşaflarının, yastık kılıflarının vb.nin gereken belirli yerlerine iplikle örülerek, parça
geçirilerek veya biye ile yapılan küçük yarık.
ilik * Kemiklerin iç boşluklarınıdolduran yağlımadde.
ilik gibi * çok lezzetli, (genellikle et için) iyi pişmiş.
* çok güzel, istek uyandıran (kadın veya kız).
ilikçi * İlik açan kimse.
ilikçilik * İlik açma işi veya mesleği.
ilikleme * İliklemek işi.
iliklemek * Bir şeyin düğmesini iliğine geçirmek.
iliklenme * İliklenmek işi.
iliklenmek * İliklemek işi yapılmak.
iliklerinde duymak * benliğinde iyice duymak.
ilikleyiş * İliklemek işi veya biçimi.
ilikli * İliği olan.
* İliklenmiş.
iliksiz * İliği (I, II) olmayan.
ilim * Bilim.
* Ayrıntı, özellik, nitelik, hassasiyet.
ilim adamı * Bilim adamı.
ilim kadını * Bkz. bilim adamı.
ilimcilik * Bilimcilik.
ilinek * Bir şeye mecbur olarak bağlı olmayan, onun özünde bulunmayan, rastlantı ile olan nitelik, araz.
ilineksel * İlinekle ilgili olan, özle ilgili olmayan.
ilinti * İki şey arasında ilgi, ilişki.
* İnsanlar arasındaki bağ.
* İç sıkıntısı.
* Seyrek dikiş, teyel.
ilintileme * İlintilemek işi veya durumu.
ilintilemek * İki parçayıeğreti olarak seyrek dikişle elde dikmek, teyellemek, ilgilemek.
ilintili * İlgisi, ilişkisi, bağı, ilintisi olan.

Bir yanıt yazın