Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 26

ilmiklenme * İlmiklenmek işi.
ilmiklenmek * İlmikle tutturulmak.
ilmikli * Kolay çözülür biçimde düğümlenmiş.
* Herhangi bir sayıda düğümü, ilmiği olan.
ilmiksiz * Kolay çözülemeyen biçimde düğümlenmiş.
* İlmiği olmayan.
ilminden anlamak * bir işin, aracın veya konunun uzmanı olmak.
ilmini almak * bir işin özelliklerini, işleyişini, en ince ayrıntılarına kadar iyice öğrenmek.
ilmiye * Din işleriyle uğraşan hocalar sınıfı.
* Din işleriyle uğraşanların mesleği.
ilmühaber * Birinin yer, hâl, medenî durumu vb.ni gösteren resmî belge, hâl kâğıdı.
* Bir şeyin teslim alındığını gösteren belge, alındıkâğıdı.
ilsizleşmek * Yurtsuz, vatansız kalmak.
iltibas * Birbirine çok benzeyen iki şeyin karışması, andırışma.
iltibasa yol açmak * karışıklığa sebep olmak.
iltica * Güvenilir bir yere sığınma, sığınma.
iltica etmek * sığınmak.
iltica hakkı * Bkz. sığınma hakkı.
iltifat * Yüzünü çevirerek bakma.
* Birine güler yüz gösterme, hatırınısorma, tatlıdavranma, ilgilenme.
* İlgi gösterme, rağbet etme.
* Söz söylerken, daha çok etki sağlamak için beklenmedik bir anda sözü, konu ile çok yakından ilgili birine
veya bir şeye yöneltme.
iltifat etmek * ilgilenmek, saygı göstermek.
* beğenmek, rağbet etmek.
iltifatlı * Yüze gülen, gönül alan.
iltihabî * İltihapla ilgili, yangılı.
* İltihabı olan, yangılı, iltihaplı.
iltihak * Katılma.
iltihak etmek * katılmak.
iltihap * Vücudun mikroplara karşıkoymak için herhangi bir yerine fazla kan hücumu ile orada şişkinlik, kırmızılık,
ısıve ağrı ile beliren irin toplaması, yangı.
iltihaplanma * İltihaplanmak işi, yangılanma.
iltihaplanmak * Bir doku veya bir organda iltihap toplamak, yangılanmak.
iltihaplı * İltihabı olan, yangılı.
iltihapsız * İltihabı olmayan, yangısız.
iltimas * Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma.
* Birine herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma.
iltimas etmek (veya geçmek) * kayırmak; korumak.
iltimasçı * Kayırıcı, arka.
iltimasçılık * Kayırma işi, kayırıcılık veya kayırmacılık.
iltiması olmak * arkası, kayırıcısı olmak.
iltimaslı * Kayırılan (kimse) veya kayırılarak yapılan (iş).
iltisak * Kavuşma, bitişme, birleşme ile ilgili olan.
* Bitişken (dil).
iltisakî * İltisak olma durumu.
iltisakî diller * Bitişken diller.
iltizam * Kayırma, bir tarafıtutma.
* Gerekli bulma.
* Kesenek.
iltizam etmek * keseneğe almak.
iltizamcı * Kesenekçi, mültezim.
iltizamî * İsteyerek, bilerek yapılan.
ilzam * Cevap veremez duruma getirme, susturma.
ilzam etmek * susturmak.
im * İşaret.
* Alâmet.
-im * Bkz. -m (I).
-im * Bkz. -m (II).
-im * Bkz. -m (III).
im bilimi * Gösterge bilimi.
ima * Dolaylı olarak anlatma, üstü kapalı olarak belirtme, işaretleme, anıştırma, ihsas.
* Açıkça belirtilmeyen, dolaylı olarak anlatılan şey.
ima etmek * dolaylıanlatmak, anıştırmak, ihsas etmek.
imaj * İmge.
imal * Ham maddeyi işleyip mal üretme.
* Yapım.
imal etmek * ham maddeyi işleyerek bir mal üretmek.

Bir yanıt yazın