Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 28

imdatçı * Yardım işinde görevlendirilmişinsan.
* İmdada gelen, yardıma koşan.
imdi * “Buna göre”, “şu hâlde”, “artık”, “şimdi” sözleri gibi, başına getirildiği cümleyi önceki cümlenin bir sonucu
durumuna sokar.
imece * Kırsal topluluklarda köyün zorunlu ve isteğe bağlı işlerinin köylülerce eşit şartlarda emek birliğiyle
gerçekleştirilmesi.
* Birçok kimsenin toplanıp el birliğiyle bir kişinin veya bir topluluğun işini görmesi ve böylece işlerin sıra ile
bitirilmesi.
imek * Bkz. ek fiil.
imge * Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya.
* Duyu organlarının dıştan algılandığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj.
* Duyularla alınan bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte beliren nesne ve olaylar, hayal, imaj.
imgeci * İmgeyi öne alan, imgeye önem veren (kimse, düşünce vb.).
imgelem * Geçmişyaşantılara özgü öğelerle şimdiki yaşantıarasında bağkurma gücü, muhayyile.
* Bir nesneyi, o nesne (karşımızda) olmaksızın tasarımlama yetisi, muhayyile.
imgeleme * İmgelemek işi, tahayyül.
imgelemek * Bir şeyin imgesini zihinde canlandırmak, tahayyül etmek.
imgelenme * İmgelenmek işi.
imgelenmek * İmgelemek işine konu olmak.
imgeli * İmgeye dayanan, imgesi olan.
imgesel * İmge ile ilgili, hayalî.
imha * Ortadan kaldırma, yok etme.
imha ateşi * Bir savaşta düşman ordusunu yok etmek amacıyla karadan, havadan ve denizden açılan ateş.
imha etmek * ortadan kaldırmak, yok etmek.
imiğine sarılmak * (bir işiçin) birini çok sıkıştırmak.
imik * Boğaz, gırtlak.
imitasyon * Taklit, taklit etme.
imkân * Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak.
imkân vermek * uygun şart veya durum sağlamak.
imkânıyok * olanaksız, olamaz.
imkânsız * İmkânı olmayan, olma veya gerçekleşme durumu bulunmayan.
imkânsızlaşma * İmkânsızlaşmak işi.
imkânsızlaşmak * İmkânsız duruma gelmek, olanaksızlaşmak.
imkânsızlık * İmkânsız olma durumu, olanaksızlık.
imlâ * Yazım.
* Doldurma, doldurulma.
imlâ etmek * birine söyleyip yazdırmak.
* doldurmak.
imlâ yanlışı * Yazıda yapılan yanlış, yazım yanlışı.
imlâya gelmemek * (bir şey veya düşünce) düzenlenemeyecek kadar karışık olmak, yönteme uyamayacak bir durumda olmak.
imleç * Fiziksel bir olayıkendiliğinden tespit edip çizen araç, kaydedici.
imleme * İmlemek işi, ima.
imlemek * İm koymak, imle göstermek.
* Dolayısıyla anlatmak, ima etmek.
immoral * Töretanımaz.
immoralizm * Töretanımazlık.
immünoloji * Bağışıklık bilimi.
imparator * Bir imparatorluğu yöneten kimse, ilhan.
imparator otu * Maydanozgillerden, baharlıve yakıcı olan kökü hekimlikte kullanılan bir ot (Peucedaum imperatoria).
imparatoriçe * İmparator karısı.
* İmparatorluğu yöneten kadın.
imparatoriçelik * İmparatoriçe olma durumu veya unvanı.
imparatorluk * İmparator olma durumu veya unvanı, ilhanlık.
* Kendi topraklarında oturan çeşitli milletleri egemenliği altında toplayan devlet biçimi.
imrahor * Padişah ahırlarına ve onlarla ilgili gereçlere bakmakla görevli kimse.
imren * Görülen bir şeyi veya benzerini edinme isteği, gıpta.
imrence * Herkesçe imrenilen şey veya kimse.
imrendirme * İmrendirmek işi.
imrendirmek * İmrenmesine yol açmak.
imrenilme * İmrenilmek işi.
imrenilmek * İmrenmek işi yapılmak.
imreniş * İmrenmek işi veya biçimi.
imrenme * İmrenmek işi, gıpta.

Bir yanıt yazın