Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 29

imrenmek * Beğenilen, hoşlanılan bir şeyi edinme veya bir yiyeceği yeme isteğini duymak.
* Beğenilen bir kişi veya şeye benzemeyi istemek, gıpta etmek.
imrenti * İmrenme, gıpta.
imroz * Vücudu beyaz, başve ayaklarda siyah lekeler bulunan, küçük cüsseli, uzun ve ince kuyruklu, kaba karışık
ve uzun yapağılı, Gökçeada ve kısmen Çanakkale ilinde yetiştirilen bir koyun türü.
imsak * Bir şeyden el çekerek nefsine hâkim olma, perhiz.
* (ramazanda) Oruca başlama zamanı.
* Cimrilik.
imsak etmek * bir şeyden el çekerek nefsine hâkim olmak.
imsak vakti * Orucun başlama saati veya zamanı.
imsakiye * Ramazanda imsak zamanınıyerel saate göre gösteren çizelge.
imsakli * Cimri.
-imtırak * Bkz. -mtırak.
imtihan * Sınav.
* Direnme, dayanışma, güç gerektiren, sonuçta bir deney kazandıran zor durum.
imtihan etmek * bilgi derecesini ölçmek.
* denemek, sınamak.
imtihan olmak * bilgisi ölçülmek.
* denenmek, sınanmak.
imtihan vermek * sınanmak; tehlikeli ve zor bir durumdan zarar görmeden iyi bir sonuca ulaşmak.
imtihana çekmek * bilgisini ölçmek.
* denemek, sınamak.
imtina * Kaçınma, sakınma, çekinme.
imtina etmek * bir şeyi yapmaktan kaçınmak, çekinmek.
imtisal * Bir örneğe göre davranma, uyma, benzemeye çalışma.
* Alınan buyruğa bütünüyle uyma.
imtisal etmek * uymak, benzemeye çalışmak.
imtisas * Emme, emerek çekme soğurma.
imtiyaz * Başkalarına tanınmayan özel, kişisel hak veya şart, ayrıcalık.
* Fabrika kurmak, maden işletmek vb.için bir kişi veya kuruluşa devlet tarafından verilen özel izin.
* Gedik.
imtiyazlı * Ayrıcalığı olan, ayrıcalık tanınan, ayrıcalıklı.
imtiyazsız * Ayrıcalığı olmayan, ayrıcalık tanınmayan, ayrıcalıksız.
imtizaç * Karışabilme.
* Birbirini tutma, uyum sağlama, uygunluk.
* İyi geçinme, uyuşma.
* Kaynaşma.
imtizaç etmek * bağdaşmak, uyuşmak.
imtizaçsız * Uyumsuz.
imza * Bir kimsenin, bir yazının altına bu yazıyıyazdığınıveya onayladığını belirtmek için her zaman aynı biçimde
yazdığı ad veya işaret.
* İmzalamak işi.
* Herhangi bir dalda ün yapmışyazar, sanatçı.
imza atmak (veya bir şeyi) imza etmek * imzalamak.
imza günü * Yazarların satışa çıkan eserlerini hatıra olarak imzaladıkları gün.
imza kâğıdı * İşyerlerinde çalışanların girişve çıkışlarının denetlenmesi amacı ile üzerine imzalarınıattıklarıkâğıt.
imza sahibi * Bir yere imza atan kimse.
* Bazısanat ve meslek kollarında sağlam bir yeri olan, değerini her zaman kabul ettirmişkimse.
* Gazete, dergi gibi yayımlarda, adınıkullanarak yazıyazan kimse.
imza sirküleri * İmza örneğinin bulunduğu imza.
imza toplamak * bir dilekçeyi veya öneriyi, destekleyenlere imzalatmak.
imza töreni * Antlaşma veya sözleşmelerde ilgili tarafların belgelere imza atmasıve birbirlerini kutlaması.
imza vermek * imza atmak.
imzalama * İmzalamak işi.
imzalamak * Bir yazıveya belgeye imzasınıyazmak, imza atmak.
* İmza veya işaretle eserin yazarıveya yaratıcısı olduğunu belirtmek.
* Bir kimseye, hatıra olarak sunulan esere imza atmak.
imzalanış * İmzalanmak işi veya biçimi.
imzalanma * İmzalanmak işi.
imzalanmak * İmzalanmak işi yapılmak.
imzalatma * İmzalatmak işi.
imzalatmak * İmza attırmak.
imzalayış * İmzalamak işi veya biçimi.
imzalı * İmza edilmiş.
* (yazı, eser için) Yazarı belirtilmiş.
imzasız * İmza edilmemiş.
* Yazan belirtilmemiş.
imzayı basmak (veya çakmak) * imzalamak, imza etmek.
in * İndiyum’un kısaltması.
in * Yaban hayvanlarının kendilerine yuva edindikleri kovuk.
* Mağara.
in * İnsan.
-in * Bkz. -ın / -in (I).
-in * 343 -ın / -in (II).

Bir yanıt yazın