Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 31

inayette bulunmak * inayet etmek.
ince * Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve uzun olan, kalınlığı az olan, kalın karşıtı.
* Taneleri ufak, iri karşıtı.
* Küçük ayıntılarıçok olan, aşırıözen gerektiren, kaba karşıtı.
* (sıvılar için) Akışkanlığıçok olan, yoğun ve koyu olmayan.
* Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısınıkazanan, zarif, kaba karşıtı.
* (ses için) Tiz, pes karşıtı.
* Hafif, gücü az.
* İyiden iyiye, eni konu ayrıntılı.
-ince * Bkz. -ınca / -ince.
ince ağrı * Verem.
ince ayrım * En küçük ayrıntısına kadar inme, çalar, nüans.
ince bağırsak * Sindirim borusunun mideden kalın bağırsağa kadar olan yiyeceklerin sindirilmesi görevini yapan bölümü.
ince donanma * Hafif gemilerden kurulmuşdonanma.
ince eleyip (veya eğirip) sık dokumak * bir şeyi en küçük ayrıntılarına kadar araştırmak, gözden veya elden geçirmek.
ince gül yağı * Su buharıdağıtmasıyla elde edilen soluk sarırenkli, gül kokulu bir sıvı.
ince hastalık * Bkz. ince hastalık.
ince hastalık * Akciğer veremi.
ince ince * Belli belirsiz, pek belli etmeden, hafif hafif.
ince iş * Nakış.
* Özenli ve hesaplıdavranış.
ince kesim * Kemikleri ince ve zayıf.
ince saz * Türk müziğinde keman, ney, tambur, kemençe, ut, kanun, daire gibi çalgılardan ve okuyuculardan oluşan
fasıl yapan topluluk.
ince ses * Titreşim sayısıçok olan ses; tiz ses.
ince sıva * Kaba sıva üzerine ince kum ve çimento karışımıyla yapılan düzgün sıva.
ince tutkal * Uygun sıvılarla akıcılığı artırılmışsıvıtutkal.
ince ünlü * Dilin ileriye sürülmesiyle ön damakta oluşan ünlü: e, i, ö, ü.
ince yağ * Yakıt olarak veya yağlamada kullanılan akışkan nitelikteki mineral yağ.
ince yapılı * Narin, nazik, zayıf.
ince zar * Beyni, omur iliği saran zarların en altta olanı.
incecik * Çok ince.
* İnce bir biçimde, ince olarak.
incecikten * Belli belirsiz.
inceden * İnce yapılı.
inceden inceye * Ayrıntılara inerek, önem vererek, titizlikle, titizce.
* Hafif, belirsiz, tiz olmayan bir sesle.
inceleme * İncelemek işi, tetkik.
* Bir bilim veya sanat konusunu her yönüyle geniş biçimde açıklayan eser veya yazılıtetkik.
incelemeci * İnceleme yapan kimse.
incelemek * Bir işi veya bir şeyi ele alıp özelliklerini, ayrıntılarını inceden inceye, özenle anlamaya, öğrenmeye çalışmak,
tetkik etmek.
inceleniş * İncelenmek işi veya biçimi.
incelenme * İncelenmek işi.
incelenmek * İncelemek işi yapılmak.
inceletiş * İnceletmek işi veya biçimi.
inceletme * İnceletmek işi.
inceletmek * İncelemek işini başkasına yaptırmak, birinin incelemesini sağlamak.
inceleyici * İnceleyen, araştırma yapan (kimse), müdekkik.
* Bir şeyin özelliklerini anlamak amacıtaşıyan bakış.
incelik * İnce olma durumu.
* İnce davranışgösterme, zarafet, nezaket.
* Bir işin herkesçe görülemeyen nitelikleri.
* Ayrıntı.
inceliş * İncelmek işi veya biçimi.
incelme * İncelmek işi.
incelmek * İnce duruma gelmek.
* Davranışları incelik kazanmak, kibarlaşmak.
* Zayıflamak.
* (sıvı için) Koyu durumdan akışkan duruma gelmek, akışkanlığı artmak.
inceltici * Boyaların yoğunluğunu azaltmak, sulandırmak amacıyla kullanılan kimyasal birleşimlerin genel adı, tiner.
inceltiş * İnceltmek işi veya biçimi.
inceltme * İnceltmek işi veya durumu.
inceltme işareti * Düzeltme işareti.
inceltmek * İnce duruma getirmek.
incerek * Zayıfa yakın, incecik.
inci * İstiridye gibi bazıkavkılıdeniz hayvanlarının içersinde oluşan, değerli, küçük, sert, sedef renginde süs
tanesi.
* Yanlışlığısebebiyle gülünç olan söz veya cümle.
* İncilerden oluşan takı.
-inci * Bkz. -ncı/ -nci.
inci balığı * Sazangillerden, pullarından inci yapılan küçük bir balık (Alburnus alburnus).
inci çiçeği * Zambakgillerden, temren biçimindeki yapraklarıarasında ince bir sap üzerinde küçük çan biçiminde beyaz
çiçekler açan bir süs bitkisi, müge (Convallaria).

Bir yanıt yazın