Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 33

indirme-bindirme * Trafikte minibüs, taksi vb. küçük araçlara yolcuların indikleri veya bindikleri durak.
indirmek * Yüksekten, sarp ve kötü yerden veya yukarıdan aşağıya inmesini sağlamak.
* Bir taşıt veya binek hayvanından aşağıya almak.
* Azaltmak, düşürmek.
* Hızla vurmak.
* Kapamak.
* (yağmur, sis için) Birdenbire bastırmak.
* Kırmak, tahrip etmek.
indirtme * İndirtmek işi.
indirtmek * İndirmek işini yaptırmak.
indis * Bir harf üzerine konulan işaret.
* Bir harf, benzer fakat yine de değişik biçimlerde iki veya daha çok kez kullanılmak istendiğinde, harfin
üstüne veya altına eklenen ayırıcı işaret.
* Bir kökün derecesini göstermek için kök işaretinin kollarıarasına konulan sayı.
individüalist * Bireyci.
individüalizm * Bireycilik.
indiyum * Atom ağırlığı114,8 olan, gümüşparlaklığında, kurşundan daha kolay ezilen yumuşak bir element.
Kısaltmasıİn.
indükleç * İndükleme akımıelde etmeye yarayan araç.
indükleme * İndüklemek işi, endüksiyon.
* Tüme varım, endüksiyon.
indükleme akımı * İndükleme yoluyla elde edilen elektrik akımı.
indükleme makinesi * İndüklemeyle oluşan elektrik akımlarınıüreten makine.
indüklemek * Kapalı bir devreyi, şiddeti her an değişen bir manyetik alanın içine koyarak onun üzerinde bir elektrik
akımı oluşturmak.
indüksiyon * Bkz. İndükleme.
İnebolu kütüğü * Karadeniz’de kereste taşımakta kullanılan bir tür küçük mavna.
ineç * Tekne.
İnegöl köftesi * İnegöl yöresine özgü bir tür köfte.
inek * Dişi sığır.
* Aptal, bön.
* Çok çalışan öğrenci.
* İbne.
inek yağı * İnek sütünden yapılan katıyağ.
inekçi * Sütünü ve süt ürünlerini satmak için inek besleyen kimse.
inekçilik * İnek besleme işi.
inekhane * İneklerin barındığıyer.
inekleme * İneklemek işi.
ineklemek * Çok çalışmak, çok çalışarak öğrenmek, hafızlamak.
ineklik * İnek ahırı.
* Bönlük.
* Aşırıçalışmaya rağmen anlayamama durumu.
inen * Bkz. ilen.
ineze * Bkz. eneze.
infak * Nafaka verip bir kimsenin geçimini sağlama.
infaz * (bir yargıyı) Yerine getirme, uygulama.
* Birine sözünü geçirme.
infaz etmek * yargıkararınıyerine getirmek, uygulamak.
infial * Birine içerleme, gücenme, kızgınlık duyma.
* Herhangi bir şeyden etkilenme.
* Edilgi.
infial uyandırmak * kızgınlığa yol açmak, öfke yaratmak.
infiale kapılmak * kızgınlık, öfke duymak.
infilâk * Güçlü bir biçimde patlama.
infilâk etmek * patlamak.
* birdenbire şiddetle ortaya çıkmak.
infinitezimal * Sonsuz küçük nicelikleri inceleyen (matematik kolu).
infirak * Ayrılma.
infirat * Topluluktan ayrıdurma.
infiratçı * Yalnızcı.
infiratçılık * Yalnızcılık.
infisah * Bozulma, yürürlükten çıkma.
* Dağılma.
* Kokuşma.
infisah etmek * yürürlükten çıkmak; bozulmak.
* dağılmak.
* kokuşmak.
informatik * Bilişim.
İngiliz * İngiltere halkından olan kimse.
* İngiltere’ye veya İngiliz halkına özgü olan (şey).
İngiliz anahtarı * Somunları gevşetmeye veya sıkıştırmaya yarayan ve çeneleri paralel olarak açılıp kapanan kıskaç.
İngiliz ipi * Bkz. İngiliz sicimi.
İngiliz sicimi * Çok sağlam, sık bükümlü sicim.
İngiliz sicimi (veya ipi) ile asılmak * bir işi ustasına yaptırmak.
İngiliz siyaseti * Soğuk kanlılık ve kurnazlıkla bir işi yapma veya yaptırma.
İngiliz tuzu * İç sürdürücü olarak kullanılan magnezyum sülfatı.

Bir yanıt yazın