insan biçimcilik | * İnsanın niteliklerinin başka bir varlığa, özellikle Tanrı’ya aktarılması, antropomorfizm. |
insan bilimci | * Antropolog. |
insan bilimi | * Antropoloji. |
insan bilimsel | * Antropolojik. |
insan coğrafyası | * Beşerî coğrafya. |
insan eli değmemiş(veya dokunmamış) | * bakımsız kalmışyer. |
insan eti yemek | * birini çekiştirmek. |
insan evlâdı | * İyi insan, iyi kimse. |
insan gibi | * insanlara yaraşır biçimde. |
insan gönlünün artığınısöyler | * insanlar şaka yaparken içlerinden geçeni yansıtırlar. |
insan hâli | * Olabilir, hoşkarşılamak gerekir. |
insan içine çıkmak | * toplum içine karışmak, başkalarıyla ilişki kurmak. |
insan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa | * insanlar konuşarak birbirlerini daha iyi anlarlar. |
insan kurusu | * Çok zayıf. |
insan kuşmisali | * uzakça bir yere gidildiğinde söylenir. |
insan müsveddesi | * Bir insanda bulunması gerekli niteliklerden yoksun olan. |
insan sarrafı | * Bkz. adam sarrafı. |
insanbaşlı | * İnsan kafalı, androsefal. |
insanca | * İnsana yakışır biçimde, insanî. * İnsan bakımından. |
insancı | * İnsancıl. |
insancıl | * İnsan seven. * İnsanla ilgili. * İnsana değer veren. * İnsancılık yanlısı olan, hümanist. |
insancılık | * Eski Yunan ve Lâtin kültürünü en yüksek kültür örneği olarak alan ve Orta Çağın skolâstik düşünüşüne karşıXlV.yüzyılda doğan felsefe, bilim ve sanat görüşü, hümanizm, humanizma. * İnsanlık sevgisini, insan ululuğunu en yüce amaç ve olgunluk sayan öğreti, hümanizm, humanizma. |
insancıllaşma | * İnsancıllaşmak işi. |
insancıllaşmak | * İnsancıl duruma gelmek. |
insangiller | * Fosil hâlinde yaşayan insanıkapsayan familya. |
insanımsılar | * İnsana benzer yaratıklar, insansılar, antropoitler. |
insanın adıçıkacağına canıçıksın | * haklıveya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktımı, ondan sonra yaptıklarıhep o gözle değerlendirilir. |
insanî | * İnsana, insanlığa yakışan, insanca. |
insaniçincilik | * İnsanıevrenin merkezi sayan, bütün öbür yaratıkların insan için yaratılmışolduklarınısöyleyen dinî nitelikli öğreti, antroposantrizm. |
insaniyet | * İnsanlık. |
insaniyet namına | * insanlığa yakışır duygulara uyarak. |
insaniyetli | * İnsanlığı olan, insan, mürüvvetli. |
insaniyetsiz | * İnsanlığı olmayan, mürüvvetsiz. |
insaniyetsizlik | * İnsaniyetsiz olma durumu. |
insanlaşma | * İnsanlarımaymunlardan ayıran evrim süreçlerinin hepsi. |
insanlaşmak | * İnsanca davranma özelliği kazanmak, insana yaraşır biçimde davranmak. |
insanlık | * Bütün insanları içine alan varlık. * İnsanı insan yapan, insanın doğasını oluşturan niteliklerin hepsi. * İnsanın değerini, saygınlığınıveren öz, insana yaraşır yaşama ve düşünme ilkesi. * İnsanısevme, insan sevgisi, insancıl olma. |
insanlık etmek | * insana yaraşır biçimde davranmak. |
insanlık hâli | * Olabilir, hoşkarşılamak gerekir, insan hâli. |
insanlıktan çıkmak | * çok zayıflamışolmak. * insana özgü niteliklerini yitirmek. |
insanoğlu | * İnsan, âdemoğlu. |
insanoğlu çiğsüt emmiş | * insanlardan tam bir doğruluk beklenmez. |
insansı | * İnsana benzeyen, insanıandıran, antropoit. |
insansılar | * Maymunlarıve insangilleri içine alan maymunlar alt takımı, insanımsılar, antropoitler. |
insanüstü | * İnsan gücünü ve yeteneklerini aşan, fevkalbeşer. |
insektaryum | * Bilimsel amaçlarla böcek inceleme, saklama, koruma yeri. |
insicam | * Düzgünlük, tutarlık, bağdaşım. * Tutarlık. |
insicamlı | * Düzgün, tutarlı. |
insicamlılık | * Tutarlılık. |
insicamsız | * Birbirini tutmayan, tutarsız. |
Kategoriler