intihap | * Seçim, seçme. |
intihar | * Bir kimsenin toplumsal ve ruhsal sebeplerin etkisi ile kendi hayatına son vermesi. * Hayatınıtehlikeye düşürecek aşırıdavranışveya iş. |
intihar etmek | * kendini öldürmek. |
intikal | * Bir yerden başka bir yere geçme, geçiş. * Anlama, kavrama. * Miras olarak babadan oğula kalma. |
intikal etmek | * yer değiştirmek. * anlamak, kavramak. * miras olarak babadan oğula kalmak. |
intikam | * Öç. |
intikam almak | * öç almak. |
intikamcı | * Öç almaya çalışan. |
intisap | * Bağlanma. * Girme. * Kapılanma. |
intisap etmek | * bağlanmak. * girmek. * kapılanmak. |
intişar | * Yayılma. * (gazete, dergi) Çıkma, yayımlanma. |
intişar etmek | * yayılmak, dağılmak. * yayımlanmak. |
intizam | * Düzenli, düzgün olma. |
intizamlı | * Düzgün, düzenli. |
intizamsız | * Düzensiz, düzeni olmayan, karışık. |
intizamsızlık | * Düzensiz olma durumu, düzensizlik, karışıklık. |
intizar | * Bekleme, gözleme. * İlenme, beddua, inkisar. |
intizar etmek | * beklemek, gözlemek. * iIenmek, beddua etmek. |
inzal | * İndirme, indirilme. |
inzibat | * Sıkıdüzen. * Silâhlıkuvvetlerde, ordudaki düzeni sağlamak amacıyla görevlendirilmiş er. |
inzibatî | * Sıkıdüzeni sağlayıcı, düzene bağlayıcı, insan davranışlarınısınırlayıcı, düzenleyici, baskıaltına alıcı. |
inzibatsız | * Sıkıdüzeni olmayan, düzensiz, başı boş. |
inzimam | * Katılma, ulanma, eklenme. |
inzimam etmek | * katılmamak, eklenmek, ulanmak. |
inziva | * Toplum hayatından kaçıp tek başına yaşama. * Dışdünyayla bütün bağlarınıkeserek Tanrıyla birleşebilmek için insanın kendi içine kapanması. |
inzivaya çekilmek | * toplumdan kaçıp, hiçbir şeyle ilgilenmeyerek tek başına yaşamak. |
ip | * Dokuma maddelerinin bükülmüşliflerinden yapılan bağ. * (bazı bölgelerde) İplik. * Asarak öldürme cezası. |
-ip | * Bkz. -ıp / -ip. |
ip atlamak | * ipin iki ucunun tutularak çevrilmesiyle, ipe ayağınıve başınıdeğdirmeden zıplamak. |
ip cambazı | * İki direk arasında, yüksekte gerilmişip üzerinde gösteriler yapan cambaz. |
ip merdiven | * İpten örülmüş, çoğunlukla gemilerde kullanılan merdiven. |
ip takmak | * birinin kötülüğü için çalışmak. |
ip torba | * Pazar filesi. |
ip torbalı | * Elinde pazar filesi olan. |
ipçi | * İp üreten, yapan veya satan kimse. |
ipçik | * Bitkilerin erkek organlarında başçığıçiçeğe bağlayan ince sap. |
ipçilik | * İpçinin işi veya mesleği. |
ipe çekmek | * asarak öldürmek. |
ipe dizmek | * boncuk gibi şeyleri ipliğe geçirmek. |
ipe gelesice | * “asılarak öl” anlamında bir ilenme. |
ipe gitmek | * ölüme gitmek. |
ipe sapa gelmeyen (veya gelmez) | * akla yakın olmayan veya birbirini tutmayan. |
ipe un sermek | * geçersiz birtakım sebepler ileri sürerek istenilen işi yapmaktan kaçınmak. |
ipek | * İpek böceği kozalarıçözülerek çıkarılan ve dokumacılıkta kullanılan çok ince, esnek ve parlak tel. * Bu telden yapılmış. |
ipek ağacı | * Ekvatoral bölgelerde yetişen, kerestesi ipek görünüşünde, sarıparıltılı, değerli bir mobilya ağacı. |
ipek böceği | * Kanatlarıpullu böcekler sınıfından, ördüğü kozalardan ipek elde edilen, dut yaprağı ile beslenen bir cins kelebeğin tırtılı(Bombyx mori). |
ipek böceği kelebeği | * Tırtıllarının ördüğü kozalardan ipek elde edilen kelebeklere verilen genel ad. |
ipek böcekçiliği | * İpek ipliği veya ipek böceği yumurtasıelde etmek amacıyla ipek böceği yetiştirmek ve koza elde etmek işi. |
ipek çiçeği | * Semizotugillerden, güzel çiçek açan bir bitki cinsi (Portulaca grandiflora). |
ipek gibi | * çok ince, parlak ve yumuşak. * güzel, iyi huylu. |
Kategoriler