Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 41

irdeleme * İrdelemek işi.
irdelemek * Bir konunun incelenmesi ve eleştirilmesi gereken bütün yönlerini birer birer incelemek, araştırmak, tetkik
ve tetebbu etmek, mütalâa etmek.
irfan * Bilme, anlama, sezme, kültür.
* Gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziş, varış, varışlılık.
iri * Olağandan daha hacimli, olağanıaşan büyüklüğü olan.
iri iri * büyük, çok iri.
iri kıyım * İri kıyılmış.
* İri yapılı, gövdeli.
iri lâf * Abartılısöz.
iri yarı * İri yapılı.
iribaş * Kuyruksuz kurbağanın yumurtadan yeni çıkmışkurtçuğu.
irice * İriye yakın, biraz iri (kimse veya şey).
iridyum * Atom ağırlığı193,1 atom numarası77, yoğunluğu 22,4 olan ve plâtin filizlerinde bulunan değerli bir
element. Kısaltmasıİr.
irileşme * İrileşmek işi.
* Bazı organların hastalık sonucunda olağan dışı büyümesi durumu.
irileşmek * İri bir duruma gelmek.
irili ufaklı * Büyük küçük karışık.
irilik * İri olma durumu.
irin * Organizmanın herhangi bir yerinde iltihaplanma sonunda ölmüşhücre artıklarından ve bozulmuşak
yuvarlardan oluşan, mikroplu veya mikropsuz, genellikle sarımtırak renkte koyuca sıvı, cerahat.
irinlenme * İrinlenmek işi, iltihaplanma, cerahatlenme.
irinlenmek * İrin oluşmak, iltihaplanmak, cerahatlenmek.
irinli * İrin toplamış, cerahatli.
irinti * Elek ve kalbur üzerinde kalan iri taneler.
* Hayvanların beğenmeyerek yemedikleri iri saman.
iris * Saydam tabaka ile göz merceği arasında bulunan, ince, kasılabilen bir zardan oluşan, gözün renkli bölümü,
süsen.
iriş * Arış.
irkiliş * İrkilmek işi veya biçimi.
irkilme * İrkilmek işi.
irkilmek * Ürkerek geri çekilir gibi olmak veya şaşırıp duraklamak.
* (vücudun bir yeri) Dışarıdan gelen bir uyarıcının etkisiyle kanlanıp şişmek, taharrüşetmek.
* (akan bir şey) Bir engel karşısında duraklayıp birikmek.
irkiltici * İrkilmeye sebep olan.
irkiltme * İrkiltmek işi veya durumu.
irkiltmek * İrkilmesine sebep olmak.
irkinti * Su birikintisi.
* Ürperme, tiksinti.
* Korku, çekinme.
irkme * İrkmek işi veya durumu.
irkmek * Birikmek.
* Biriktirmek, toplamak.
* Tiksinmek.
İrlandalı * İrlanda halkından olan (kimse).
irmik * Sert buğdaydan elde edilen, taneleri iri, glütence zengin un.
irmik helvası * İrmik, çam fıstığı, yağve şeker karışımıyla hazırlanan bir tatlıtürü.
ironi * Dolaylıve alaylıanlatım, mizah.
irrasyonalizm * Hayatta ve bilgilerde akıl dışıögelere tek yanlı olarak ağırlık veren sevgi, duygu ve iç güdüleri, bilginin
kaynağısayan görüş, akıl dışıcılık.
irrasyonel * Akıl dışı, gayriaklî, us dışı.
irrealist * Gerçek dışı.
irredantizm * Dil, gelenek, görenek ve çeşitli kültür değerleri bakımından bir birlik gösterdiği hâlde ana yurt dışında
kalmışhalkın yaşadığıtopraklarıana yurt sınırları içine almak düşüncesi.
irs * Kalıtım, soya çekim.
irsal * Gönderme, yollama.
irsalât * Gönderilen şeyler, gönderiler.
irsaliye * Bir yere gönderilen eşyanın listesi, gönderme belgesi.
irsen * Kalıtım yoluyla.
irsî * Kalıtımla geçen, soydan kalma, soydan geçme, kalıtsal.
irsiyet * Soya çekim, kalıtım, veraset.
irşat * Doğru yolu gösterme, uyarma.
irşat etmek * doğru yolu göstermek, uyarmak.
irtibat * Bağlantı, bağlı olma.
irtibat kurmak * bağlantı sağlamak.

Bir yanıt yazın