ıska geçmek | * hedefe rast getirememek. * üzerinde durmamak, önem vermemek, atlamak. |
ıskaça | * Yelkenli gemilerde direklerin alt uçlarının içine oturtulduğu yuva. |
ıskala | * Bir bestede kullanılabilecek aynıtürden sesler kümesi. * Genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi. * Gam. |
ıskala yapmak | * çalgıperdelerine parmak alıştırmak. |
ıskalama | * Iskalamak işi. |
ıskalamak | * Hedefe rast getirememek. |
ıskara | * Bkz. ızgara. |
ıskaralık | * Bkz. ızgaralık. |
ıskarça | * Bir limanın gemi kalabalığı içindeki durumu. * Bir şeyi tıka basa doldurma. |
ıskarmoz | * Gemilerin kaburgalarını oluşturan eğri ağaçların adı. * Kürek takmak için kayık ve sandalın yan kenarına dikine yerleştirilmişağaç çubuk. |
ıskarmoz | * Vücudu yuvarlak, uzunca, pullu, burnu sivri, küçük palamut boyunda bir balık (Sphyraena sphyraena). |
ıskarpelâ | * Bkz. iskarpelâ. |
ıskarta | * Bazı iskambil oyunlarında kullanılması gerekmediğinden bir yana bırakılan kâğıtlar. * Herhangi bir sebep dolayısıyla değerini kaybetmiş(mal). |
ıskartaya çıkarmak (veya ayırmak) | * değersiz bularak bir yana atmak, işe yaramadığı için ayırıp bir yana koymak. |
ıskartaya çıkmak | * değersiz sayılarak bir yana atılmak. |
ıskat | * Düşürme, aşağıatma. * Düşürülme. * Ölenlerin kılınmamışnamazlarıve tutulmamışoruçları için verilen sadaka. |
ıskatçı | * Iskat verilen kimse. * Mezarlık dilencisi. |
ıskonto | * İndirim, tenzilât. * Süresi dolmamış bir senedin, faiz ve komisyonu düşürülerek karşılığından eksiğine alınması, kırdırma. * Senedin saymaca değeri üzerinden yapılan indirim. * (söz için) Bir bölümünü söylenmemişsayma. |
ıskonto etmek | * indirim yapmak. * (söz için) bir bölümünü söylenmemişsaymak. |
ıskontolu | * İndirimli, tenzilâtlı. * Bir bölümü söylenmemişsayılan. |
ıskontosuz | * İndirimsiz, tenzilâtsız. |
ıskota | * Büyük yelkenleri yönetmek için kullanılan ip. |
ıskuna | * Brikten küçük, iki direkli bir çeşit yelkenli gemi. |
ıslah | * Düzeltme, iyileştirme. * Bir hayvan veya bitki türünden daha iyi verim alabilmek amacıyla yapılan işlem. |
ıslah etmek | * iyi bir duruma getirmek, iyileştirmek, düzeltmek. * yola getirmek. |
ıslah evi | * Suç işleyen çocuklarııslah etmek ve eğitmek amacıyla ceza yasasına göre işleyen kurum, ıslahhane. |
ıslah olmaz | * düzelmez, iyileşmez. |
ıslahat | * Daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, düzeltme veya iyileştirme, reform. |
ıslahatçı | * Reformcu. |
ıslahatçılık | * Reformculuk. |
ıslahhane | * Islah evi. |
ıslak | * Suya batırılmışveya üzerine su dökülmüşolan. |
ıslak karga | * Çok ıslanmış, sırılsıklam olmuş. * Çok korkan, çekingen, ürkek. |
ıslak sıçan | * Islak karga. |
ıslak zemin | * İnşaat sektöründe mutfak, banyo, tuvalet gibi suyla teması olan bölümlerin yüzeyi. |
ıslaklık | * Islak olma durumu. |
ıslama | * Islamak işi. |
ıslamak | * Islatmak. |
ıslanış | * Islanmak işi veya biçimi. |
ıslanma | * Islanmak işi veya durumu. |
ıslanmak | * Islak duruma gelmek. |
ıslatıcı | * Yapıştırmadan önce pulları, zarfları, etiketleri ıslatmaya yarayan araç. |
ıslatılma | * Islatılmak işi. |
ıslatılmak | * Islatmak işi yapılmak, ıslak duruma getirilmek. |
ıslatış | * Islatmak işi veya biçimi. |
ıslatma | * Islatmak işi. |
ıslatma suyu | * Bazımaddelerin çeşitli amaçlarla işlenmesinde kullanıldıktan sonra değişik yöntemlerle ayrılan ve çözünmüş besin maddeleri içeren sıvı. |
ıslatmak | * Islak duruma getirmek. * Dayak atmak veya ağır hakarette bulunmak. * Mutlu bir olayı içki ile kutlamak. |
ıslık | * Dudakların büzülerek veya parmağın dil üzerine getirilmesiyle çıkarılan ince ve tiz ses. * İnce ve tiz ses. |
ıslık çalmak | * ıslık sesi çıkarmak. |
Kategoriler