Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 52

işaretçi * İşaret veren kimse.
işareti saymak * belirti ve gösterge olarak kabul etmek.
işaretleme * İşaretlemek işi.
işaretlemek * Bir şeye işaret koymak, bir şeyi işaretle belirtmek.
* Belirtecek biçimde hareket etmek.
işaretlenme * İşaretlenmek işi.
işaretlenmek * Bir şeye işaret konulmak.
işaretleşme * İşaretleşmek işi.
işaretleşmek * Birbirine işaret etmek.
* Uzak bir yerden, bilgi vermek için özel bir düzene göre türlü işaretler kullanmak.
işaretli * İşareti olan, işaretle belirlenmişolan.
işaretsiz * İşareti olmayan.
iş’arî * İşaretle ilgili.
* Bilgi olarak.
iş’arî oy * Parmak veya el kaldırarak verilen oy.
iş ba * Doyurma.
* Doyma.
iş bu * Bu, özellikle bu.
işçi * Başkasının yararına bedenini, kafa gücünü veya el uzluğunu kullanarak ücretle çalışan kimse.
* Toplu olarak yaşayan böceklerde üreme yeteneğinde olmayan, topluluğun işlerini gören dişi veya erkek.
işçi sigortası * Bkz. sosyal sigorta.
işçilik * İşçi olma, işçi niteliğinde olma durumu.
* Yaptığı işkarşılığı işçiye verilen ücret.
* İşçi emeği, yapılış, işleme niteliği.
işe bak! * şaşırılacak bir durum karşısında kullanılır.
işe girmek * göreve başlamak.
işe karışmak * herhangi bir konuda katkıda bulunmak, görev almak.
işe koşmak * birine işyaptırmak.
işe uygun * Yapılan işe elverişli, işe yarar.
işe yaramak (veya yaramamak) * elverişli olmak.
işe yarar * Becerikli, elverişli, işe uygun.
işeme * İşemek işi.
işemek * İdrar torbasında biriken idrarıdışarıatmak, çişyapmak.
işenmek * İdrar torbasında biriken idrar dışarıatılmak.
işetme * İşetmek işi.
işetmek * İşemesini sağlamak, işemesine yol açmak, çişyaptırmak.
işgal * Bir yeri ele geçirme.
* (bir kimseyi) İşten alıkoyma, engelleme, oyalama.
* Uğraştırma.
işgal etmek * bir yeri ele geçirmek.
* işten alıkoymak, oyalamak.
* Uğraştırmak.
işgalci * İşgal eden, ele geçiren.
işgalcilik * İşgal etme işi.
işgaliye * İşgal edilen yere ödenen ücret veya vergi.
işgaliye resmi * Pazar yerlerinde veya toplu ticarî işyerlerinde satıcının işgal ettiği yer için ödediği ücret veya kira bedeli.
işgüder * Maslahatgüzar.
işgüderlik * Maslahatgüzarlık.
işgüzar * Eli işe yatkın, becerikli.
* Gereği yokken, daha çok kendini göstermek için işe karışan.
işgüzarca * İşgüzar bir biçimde, işgüzara yakışır durumda olarak.
işgüzarlık * İşgüzar olma durumu.
işgüzarlık etmek * işgüzarca davranmak.
işi (bir şeye) vurmak * işi değiştirmek.
işi …e dökmek * işi değiştirip bir başka biçime çevirmek.
işi …e vurmak * gerekenden başka biçimde davranmak, … gibi görünmek.
işi aksi gitmek * istenilen sonucu elde edememek.
işi Allah’a kalmak * güç şartlar altında, kimseden yardım umudunun kalmadığı bir durumda bulunmak.
işi anlamak * gizli bir şeyi, bir sorunu anlamak.
işi azıtmak * yanlışve aşırıyollara sapmak.
işi başından aşmak (veya aşkın olmak) * pek çok işi olmak.
işi bitmek * işi sona ermek.
* hâli, gücü kalmamak.

Bir yanıt yazın