Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 53

işi bozmak * yapılan anlaşmayı, verilen sözü tutmamak.
işi bozulmak * yapmakta olduğu işten gereği kadar kazanç sağlayamaz olmak.
işi ciddîye almak * soruna önem vermek.
işi çıkmak * başka bir işle meşgul olmak.
işi duman * İşi ve durumu kötü.
işi düşmek * birinin yardımına ihtiyaç duymak.
işi gücü bırakmak * yaptığı işten uzaklaşmak.
işi ileri götürmek * beklenenden daha aşırıdavranışlar içine girmek.
işi işolmak * işi yolunda olmak.
işi ne? * ne işi var?.
işi olmak * yapacak bir şeyi bulunmak.
* işi istediği gibi bitirmek.
* uğraşma zorunda olmak.
işi oluruna bırakmak * işi belli bir amaca göre değil de, kendi akışı içinde yürütmek.
işi pişirmek * aralarında gizlice anlaşmak.
işi rast gitmek * şans yardımıyla işi iyi, istediği gibi olmak.
işi resmiyete dökmek * (bir işveya durum için) resmî bir yola sokmak, resmî bir nitelik vermek.
işi savsaklamak * işi yavaşlatmak, gereken önemi göstermemek.
işi tatlıya bağlamak * sorunlu bir işi, iyi bir biçimde çözmek.
işi temizlemek * sorunu çözmek.
işi tıkırında * İşi çok uygun, çok iyi.
işi uzatmak * bir işi sonuçlandırmamak.
işi üç nalla bir ata kaldı * eline önemsiz bir imkân geçince büyük işlerin düşüne kapılanlar için söylenir.
işi(m) işkaşığı(m) gümüş * işi tam istediği yolda.
işin alayında olmak * bir işe gereken önemi vermemek, dalga geçmek.
işin başı * bir işin en önemli noktası.
işin içinde işvar * (bir işin) iç yüzü başka.
işin içinden çıkamamak * başaramamak, sorunu çözümleyememek.
işin içinden çıkmak (veya sıyrılmak) * bir şeyi anlamak, bir sorunu çözümlemek.
* güç bir sorunu çözemeyince kestirip atmak.
* bir konudan veya işten uzak durmak, kaçmak.
işin kolayına kaçmak * derinliğine araştırmadan basit olarak düşünmek, yüzeyde kalmak, tembellik etmek.
işin kötüsü (veya fenası) * üst üste gelen tersliklerde kullanılır.
işin mi yok * “önemli değil, boşver” anlamında kullanılır.
işin rengi değişmek * konu başka biçimde gelişmek, öncekinden farklıdavranmaya başlamak.
işin tuhafı * “Anlaşılamayan, garip olan” anlamında kullanılır.
işin ucu * bir işin kökeni.
işin ucu birine dokunmak * o işten dolaylı olarak zarar görmek.
işin üstesinden gelmek * güç bir işi başarmak, sonuçlandırmak.
işinden olmak * görevini yitirmek; görevinden atılmak.
işine bak! * görevini, işini sürdür.
* sen karışma.
işine gelmek (veya gelmemek) * çıkarına, amacına, düşüncesine uygun olmak (veya olmamak).
işine göre * çıkarına uygun.
işine koyulmak * işini yapmayısürdürmek.
işini bilmek * nereden, nasıl yararlanacağını bilmek, çıkarını bilmek.
işini bitirmek * öldürmek.
işini görmek * görevini yapmak.
* dövmek.
* öldürmek.
işini uydurmak * kurnaz, açık göz davranarak işine istediği gibi biçim vermek.
işini yoluna koymak * işi veya görevi olumlu olarak yürütmek, sıkıntıçekmeden gerçekleştirmek.
işinin adamı * çalıştığı işte başarısağlayan, işinin gerektirdiği nitelikleri taşıyan kimse.
işitilme * İşitilmek işi.
işitilmek * Duyulmak.
işitilmemiş * O güne değin duyulmamış, şaşılacak, olağan dışı(şey).
işitim * İşitme duyusu, işitme yetisi.

Bir yanıt yazın