Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 58

ithalâtçılık * İthalatla uğraşma, dışülkelerden mal satın alma veya getirme işi.
itham * Suçlama, suçlu görme.
itham etmek (veya ithamda bulunmak) * suçlamak, suçlu görmek.
ithamname * Suçlama yazısı.
iti * İtici güç, ilham verici.
iti öldürene sürükletirler * çığırından çıkmışolan bir işin düzeltilmesi, bu işe yol açan kimseye düşer.
itibar * Saygı görme, değerli, güvenilir olma durumu, saygınlık prestij.
* Borç ödemede güvenilir olma durumu, kredi.
itibar etmek * saygı göstermek, saymak değer vermek.
* göz önünde bulundurmak, dikkate almak.
itibar görmek * sayılmak, kendisine değer verilmek.
* aranmak, istenmek.
itibar mektubu * (bir kimseye) Kredi açılması için bir yere yazılan mektup.
itibara almak * göz önünde tutmak, hesaba katmak.
itibardan düşmek * saygınlığınıyitirmek.
itibaren * – …den başlayarak, …-den sonra, …-den beri.
itibarıyla * -den sayılmak üzere.
* Bakımından.
itibarî * Gerçekten öyle olmadığıhâlde öyle sayılan, saymaca.
itibarî hizmet zammı * Ağır ve tehlikeli işlerde çalışan görevlilerin fiilî hizmet sürelerine eklenen süre.
itibarî sayfa * Saymaca sayfa.
itibarlı * İtibarı, değeri olan, saygın.
* Kredisi olan.
* Gözde olan, önemli sayılan.
itibarsız * İtibarı, değeri olmayan.
itibarsızlaşma * İtibarsızlaşmak işi.
itibarsızlaşmak * İtibarsız duruma gelmek, saygınlığını, değerini yitirmek.
itibarsızlık * İtibarsız, değersiz olma durumu.
itici * İtme işini yapan.
* Soğuk, benimsenilmeyen, sevimsiz, sevilmeyen, beğenilmeyen.
iticilik * İtici olma durumu.
itidal * Aşırı olmama durumu, ılımlılık, ölçülülük.
* Soğukkanlılık.
itidal sahibi * Ölçülü, ılımlı(kimse).
* soğukkanlı.
itidalini kaybetmek * aşırılığa kapılmak soğukkanlılığınıyitirmek.
itidalini muhafaza etmek * kendini aşırılığa kaptırmamak; kendini tutmak.
itidalli * Ölçülü, ılımlı, soğukkanlı, mutedil.
itikâf * Kendini bir konuya verme.
* Dünya işlerinden vazgeçip bir yere kapanma, ibadet etme.
itikâl * Aşınma, erozyon.
itikat * İnanma, inan.
* İnanç, iman.
itikatlı * İtikadı olan, inançlı, imanlı.
itikatsız * İtikadı olmayan inançsız, imansız.
itikatsızlık * İtikatsız olma durumu inançsızlık, imansızlık.
itilâ * Yükselme, yücelme.
itilâ etmek * yükselmek, yücelmek.
itilâf * Anlaşma, uyuşma, uzlaşma.
itilâf etmek * anlaşmak, uyuşmak, uygun olmak.
itilâfçı * Anlaşma, uyuşma yanlısı olan (kimse).
* Meşrutiyet döneminde Hürriyet ve İtilâf Cemiyeti üyesi veya yanlısı olan kimse.
itilâfçılık * İtilâfçı olma durumu.
itiliş * İtilmek işi veya biçimi.
itilme * İtilmek işi.
* İğrenç, ayıp veya elde edilemez görünen düşüncelerin kişide bilinç altına sürülmesi.
itilmek * İtmek işi yapılmak.
itimat * Güven, güvenç.
itimat beslemek * güven duymak, güvenmek.
itimat etmek * güvenmek.
itimat mektubu * Güven mektubu, itimatname.
itimat telkin etmek * güven vermek.
itimatlı * Güvenilir.

Bir yanıt yazın