ithalâtçılık | * İthalatla uğraşma, dışülkelerden mal satın alma veya getirme işi. |
itham | * Suçlama, suçlu görme. |
itham etmek (veya ithamda bulunmak) | * suçlamak, suçlu görmek. |
ithamname | * Suçlama yazısı. |
iti | * İtici güç, ilham verici. |
iti öldürene sürükletirler | * çığırından çıkmışolan bir işin düzeltilmesi, bu işe yol açan kimseye düşer. |
itibar | * Saygı görme, değerli, güvenilir olma durumu, saygınlık prestij. * Borç ödemede güvenilir olma durumu, kredi. |
itibar etmek | * saygı göstermek, saymak değer vermek. * göz önünde bulundurmak, dikkate almak. |
itibar görmek | * sayılmak, kendisine değer verilmek. * aranmak, istenmek. |
itibar mektubu | * (bir kimseye) Kredi açılması için bir yere yazılan mektup. |
itibara almak | * göz önünde tutmak, hesaba katmak. |
itibardan düşmek | * saygınlığınıyitirmek. |
itibaren | * – …den başlayarak, …-den sonra, …-den beri. |
itibarıyla | * -den sayılmak üzere. * Bakımından. |
itibarî | * Gerçekten öyle olmadığıhâlde öyle sayılan, saymaca. |
itibarî hizmet zammı | * Ağır ve tehlikeli işlerde çalışan görevlilerin fiilî hizmet sürelerine eklenen süre. |
itibarî sayfa | * Saymaca sayfa. |
itibarlı | * İtibarı, değeri olan, saygın. * Kredisi olan. * Gözde olan, önemli sayılan. |
itibarsız | * İtibarı, değeri olmayan. |
itibarsızlaşma | * İtibarsızlaşmak işi. |
itibarsızlaşmak | * İtibarsız duruma gelmek, saygınlığını, değerini yitirmek. |
itibarsızlık | * İtibarsız, değersiz olma durumu. |
itici | * İtme işini yapan. * Soğuk, benimsenilmeyen, sevimsiz, sevilmeyen, beğenilmeyen. |
iticilik | * İtici olma durumu. |
itidal | * Aşırı olmama durumu, ılımlılık, ölçülülük. * Soğukkanlılık. |
itidal sahibi | * Ölçülü, ılımlı(kimse). * soğukkanlı. |
itidalini kaybetmek | * aşırılığa kapılmak soğukkanlılığınıyitirmek. |
itidalini muhafaza etmek | * kendini aşırılığa kaptırmamak; kendini tutmak. |
itidalli | * Ölçülü, ılımlı, soğukkanlı, mutedil. |
itikâf | * Kendini bir konuya verme. * Dünya işlerinden vazgeçip bir yere kapanma, ibadet etme. |
itikâl | * Aşınma, erozyon. |
itikat | * İnanma, inan. * İnanç, iman. |
itikatlı | * İtikadı olan, inançlı, imanlı. |
itikatsız | * İtikadı olmayan inançsız, imansız. |
itikatsızlık | * İtikatsız olma durumu inançsızlık, imansızlık. |
itilâ | * Yükselme, yücelme. |
itilâ etmek | * yükselmek, yücelmek. |
itilâf | * Anlaşma, uyuşma, uzlaşma. |
itilâf etmek | * anlaşmak, uyuşmak, uygun olmak. |
itilâfçı | * Anlaşma, uyuşma yanlısı olan (kimse). * Meşrutiyet döneminde Hürriyet ve İtilâf Cemiyeti üyesi veya yanlısı olan kimse. |
itilâfçılık | * İtilâfçı olma durumu. |
itiliş | * İtilmek işi veya biçimi. |
itilme | * İtilmek işi. * İğrenç, ayıp veya elde edilemez görünen düşüncelerin kişide bilinç altına sürülmesi. |
itilmek | * İtmek işi yapılmak. |
itimat | * Güven, güvenç. |
itimat beslemek | * güven duymak, güvenmek. |
itimat etmek | * güvenmek. |
itimat mektubu | * Güven mektubu, itimatname. |
itimat telkin etmek | * güven vermek. |
itimatlı | * Güvenilir. |
Kategoriler