izolâtor | * Yalıtkan. |
izole | * Yalıtılmış, tecrit edilmiş. |
izole bant | * Akım geçirilecek çıplak elektrik tellerini, birbirlerinden veya başka iletkenlerden yalıtmak için kullanılan sargı. |
izole etmek | * yalıtmak. * yalnız bırakmak. |
izomer | * Aynı oranlarda birleşmişaynıelementlerden oluşan, fakat moleküllerinde atom gruplaşmalarıdeğişik olduğu için birbirlerinden farklıözellikler gösteren (maddeler). |
izomeri | * Cisimlerin niteliği. |
izomerik | * İzomeri ile ilgili olan. |
izomerleşme | * Bir maddenin bunun izomeri olan başka bir maddeye doğrudan doğruya veya kimyasal bir etkiyle geçme. |
izometri | * Eşölçüm. |
izomorf | * Eş biçim. |
izomorfik | * Eş biçimli. |
izomorfizm | * Eş biçimlilik. |
izomori | * Eş biçim. |
izomorlik | * Eş biçimli. |
izoterm | * Eşsıcak. |
izoterm eğrisi | * Bkz. eşsıcak eğrisi. |
izotop | * Yalnız atomlarının kitleleri yönünden birbirinden farklı olan (aynıkimyasal element). |
izzet | * Büyüklük, yücelik, ululuk. |
izzetinefis | * Onur, öz saygı. |
izzetinefse dokunmak | * onuruna dokunmak; gücüne gitmek. |
izzetinefsine yedirememek | * onursuz kalmayıkabul edememek, düşkünlüğü veya zavallılığıreddetmek. |
izzetüikbal | * Saygınlık. |
izzetüikram | * Ağırlama. |
Kategoriler