ıtır | * Güzel koku. * Itır çiçeği. |
ıtır çiçeği | * Sardunyagillerden, yaprakları güzel kokulu, çiçekleri türlü renklerde bir süs bitkisi (Pelargonium radicula). |
ıtır yaprağı | * Süsleme sanatında ıtır yaprağı biçiminde oluşturulan ve kullanılan motif. |
ıtırlı | * Güzel kokulu, muattar, ıtrî. |
ıtlak | * Salıverme, koyuverme. |
ıtlak olunmak | * ad verilmek, adı olmak. |
ıtlak üzre | * genel olarak. |
ıtnap | * Sözü boşyere uzatma. |
ıtrah | * Dışarıçıkarma, dışarıatma. |
ıtrah etmek | * vücuttan dışarıatmak. |
ıtrışahî | * Sultanlara özgü güzel koku. |
ıtrî | * Itırlı, kokulu. |
ıtriyat | * (sürünülecek) Güzel kokular. |
ıtriyatçı | * Güzel kokular, makyaj malzemesi satan kimse veya yer. |
ıtriyatçılık | * Itriyatçı olma durumu. |
ıttıla | * Bilgi edinme, öğrenme. |
ıttırat | * Birbirini izleme, birbiri arkasından gelme, düzenli sıralanma. |
ıvır zıvır | * Küçük, önemsiz (şey). |
ıydiye | * Bayram kutlaması. * Bayramlarda din ve devlet büyüklerine sunulan kaside. |
-ız | * Bkz. -z (I). |
-ız | * Fiilden sıfat türeten ek: tık-ız vb. |
-ız / -iz, -uz / -üz | * İsim soyundan yüklemlere, fiillerin türlü kip ve zamanlarına eklenen çokluk 1. kişi eki: iyiy-iz, yorgun-uz, üzgünüz, al-ır-ız, bil-ir-iz, gid-iyor-uz, görür-üz, al-acağ-ız, gör-eceğ-iz, çalış-malı-y-ız vb. |
ızbandut | * Görünüşü ve davranışı ile korku veren (iri yarıadam). * Rum korsanlarına verilen ad. |
ızbandut gibi | * çok iri, cüsseli (erkek). |
ızgara | * Metal çubukların, ağaç dallarının aralıklısıralanmasıyla yapılan parmaklık veya kafes biçiminde araç. * Et, balık, köfte gibi yiyecekleri pişirmekte kullanılan araç. * Bu araç üstünde pişmiş. * Pisliklerin su yollarınıtıkamasınıönlemek veya havalandırmak amacıyla su yollarının veya havalandırma çıkışlarıüzerine konulan kafesli veya parmaklıklıdemir. * Futbol ayakkabısıaltında bulunan iri başlıkabara. |
ızgara demiri | * Kazan ızgarasınımeydana getiren demir çubuklardan her biri. |
ızgara köfte | * Kıyma ve özel baharatların karıştırılarak ve yoğurularak hazırlanan, ızgarada pişirilen bir tür köfte. |
ızgara parmaklığı | * Yüzen cisimleri ve yapraklarıtutmak için, bir barajda, yükleme odasında basınçlı boru ağzının önüne eğik olarak yerleştirilen demir parmaklık. |
ızgara yatağı | * Katıyakıtlımadenî bir ocağın, içine ızgaranın yerleştirildiği kısmı. |
ızgaralı | * Izgarası olan. |
ızgaralık | * Izgara yapmaya elverişli (et). |
ızgarasız | * Izgarası olmayan. |
ızgın | * Tohumlarından yağçıkarılan bir bitki (Eruca cappadocica). |
ızrar | * Zarar verme, zarara sokma. |
ıztırap | * Bkz. ıstırap. |
ıztırar | * Çaresizlik, ihtiyaç. |
Kategoriler