kısmeti çıkmak | * olumlu bir duruma kavuşmak. |
kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar | * kişi ne kadar çabalarsa çabalasın alın yazısındaki şeye ulaşır. |
kısmetine mani olmak | * kazancına veya evlenmesine engel olmak. |
kısmetini ayağıyla tepmek | * kavuşacağı iyi bir durumu, değerini bilmeyerek istememek. |
kısmetini bağlamak | * (büyü ile) evlenmesine engel olmak. |
kısmetli | * Kısmeti iyi olan. |
kısmetsiz | * Kısmeti iyi olmayan. |
kısmetsizlik | * Kısmetsiz olma durumu. |
kısmık | * Cimri, pinti, hasis. |
kısmî | * Bir şeyin yalnız bir bölümünü içine alan, tikel, cüz’î. |
kısmî felç | * Vücudun bir bölümünün felçli duruma gelmesi. |
kısmî seçim | * 1961 Anayasasına göre Cumhuriyet Senatosu üyelerinden süresi dolanların yenilenmesi için yapılan seçim. |
kısrak | * Dişi at. |
kıssa | * Hikâye, fıkra. |
kıssadan hisse | * anlatılan bir olaydan alınacak ders. |
kıssadan hisse almak (veya çıkarmak) | * anlatılan bir olaydan ders almak. |
kıstak | * Bir yarımadayıkaraya bağlayan, iki yanısu, dar kara parçası, berzah, dil. |
kıstas | * Ölçüt. |
kıstas tutmak | * ölçü olarak almak. |
kıstelyevm | * Görev başına gelinmediği günlerde kesilip ödenmeyen para. |
kıstırılma | * Kıstırılmak işi. |
kıstırılmak | * Kıstırmak işi yapılmak. |
kıstırma | * Kıstırmak işi. * İçerisine peynir, kıyılmışet vb. konularak sac üzerinde pişirilen börek. * Karnıyarık yemeği. |
kıstırmak | * İki şey arasında bırakarak sıkıştırmak. * Kaçamayacak bir duruma getirmek. |
kış | * (kuzey yarım küre için) Aralık ayının yirmi ikisinde başlayıp martın yirmi birine kadar süren, yılın en soğuk mevsimi. * Çok soğuk hava. |
kış | * Tavuk gibi kümes hayvanlarınıkovalamak için çıkarılan ses. |
kış basmak | * kışın, şiddetli soğukları başlamak. |
kışdönemi | * Kışsüresine rastlayan, kışın yapılanşey. |
kışdönencesi | * Bkz. Oğlak dönencesi. |
kışgünü | * Kışın. |
kışkayıtı | * Kışiçin saklanan yiyecekler. |
kışkıyamet | * Çok zorlu kış; yağmurlu, fırtınalısoğuk hava. |
kışuykusu | * Soğuk ve kurak mevsimlere karşıkoyabilmek için canlıvarlıkların yapısında görülen olayların bütünü. * Ilıman ve soğuk bölgelerde, özellikle yapraklarınıdöken ağaçlarda ham ve ongun besi suyu dolaşımının tamamen veya kısmen durması. * Durgunluk, hareketsizlik dönemi. |
kışyapmak | * (hava) çok soğuk ve karlı geçmek. |
kışı geçirmek | * kışmevsimini bir yerde geçirmek. |
kışın | * Kışmevsiminde, kışsüresince. |
kışır | * Kabuk. |
kışkırtı | * Kışkırtmak işi, tahrikât. |
kışkırtıcı | * Kışkırtmak işini yapan, muharrik. * Kışkırtma yapan, provokatör. |
kışkırtıcıajan | * İnsanları, bazısuçları işlemeye sürüklemekle görevli kimse. |
kışkırtıcılık | * Kışkırtıcı olma durumu. * Kışkırtıcıajana özgü davranış. |
kışkırtılma | * Kışkırtılmak işi. |
kışkırtılmak | * Kışkırtmak işi yapılmak. |
kışkırtış | * Kışkırtmak işi veya biçimi. |
kışkırtma | * Kışkırtmak işi, tahrik, tahrikât. * Herhangi bir kişiye, gruba, kuruluşa veya devlete karşı girişilen ve onlarısonradan ağır sonuçlar verecek bir karşıeylemde bulunmaya zorlayan, önceden tasarlanmışgirişim, provokasyon. |
kışkırtmacı | * Kışkırtmak işini yapan (kimse). |
kışkırtmacılık | * Kışkırtmacının işi. |
kışkırtmak | * (kümes hayvanlarını) Ürkütüp kaçırmak. * Bir kimseyi kötü bir işyapması için harekete geçirmek, tahrik etmek. |
kışkışlama | * Kışkışlamak işi. |
kışkışlamak | * Genellikle kümes hayvanlarınıkovalamak. |
Kategoriler