Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 100

kısmeti çıkmak * olumlu bir duruma kavuşmak.
kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar * kişi ne kadar çabalarsa çabalasın alın yazısındaki şeye ulaşır.
kısmetine mani olmak * kazancına veya evlenmesine engel olmak.
kısmetini ayağıyla tepmek * kavuşacağı iyi bir durumu, değerini bilmeyerek istememek.
kısmetini bağlamak * (büyü ile) evlenmesine engel olmak.
kısmetli * Kısmeti iyi olan.
kısmetsiz * Kısmeti iyi olmayan.
kısmetsizlik * Kısmetsiz olma durumu.
kısmık * Cimri, pinti, hasis.
kısmî * Bir şeyin yalnız bir bölümünü içine alan, tikel, cüz’î.
kısmî felç * Vücudun bir bölümünün felçli duruma gelmesi.
kısmî seçim * 1961 Anayasasına göre Cumhuriyet Senatosu üyelerinden süresi dolanların yenilenmesi için yapılan seçim.
kısrak * Dişi at.
kıssa * Hikâye, fıkra.
kıssadan hisse * anlatılan bir olaydan alınacak ders.
kıssadan hisse almak (veya çıkarmak) * anlatılan bir olaydan ders almak.
kıstak * Bir yarımadayıkaraya bağlayan, iki yanısu, dar kara parçası, berzah, dil.
kıstas * Ölçüt.
kıstas tutmak * ölçü olarak almak.
kıstelyevm * Görev başına gelinmediği günlerde kesilip ödenmeyen para.
kıstırılma * Kıstırılmak işi.
kıstırılmak * Kıstırmak işi yapılmak.
kıstırma * Kıstırmak işi.
* İçerisine peynir, kıyılmışet vb. konularak sac üzerinde pişirilen börek.
* Karnıyarık yemeği.
kıstırmak * İki şey arasında bırakarak sıkıştırmak.
* Kaçamayacak bir duruma getirmek.
kış * (kuzey yarım küre için) Aralık ayının yirmi ikisinde başlayıp martın yirmi birine kadar süren, yılın en soğuk
mevsimi.
* Çok soğuk hava.
kış * Tavuk gibi kümes hayvanlarınıkovalamak için çıkarılan ses.
kış basmak * kışın, şiddetli soğukları başlamak.
kışdönemi * Kışsüresine rastlayan, kışın yapılanşey.
kışdönencesi * Bkz. Oğlak dönencesi.
kışgünü * Kışın.
kışkayıtı * Kışiçin saklanan yiyecekler.
kışkıyamet * Çok zorlu kış; yağmurlu, fırtınalısoğuk hava.
kışuykusu * Soğuk ve kurak mevsimlere karşıkoyabilmek için canlıvarlıkların yapısında görülen olayların bütünü.
* Ilıman ve soğuk bölgelerde, özellikle yapraklarınıdöken ağaçlarda ham ve ongun besi suyu dolaşımının
tamamen veya kısmen durması.
* Durgunluk, hareketsizlik dönemi.
kışyapmak * (hava) çok soğuk ve karlı geçmek.
kışı geçirmek * kışmevsimini bir yerde geçirmek.
kışın * Kışmevsiminde, kışsüresince.
kışır * Kabuk.
kışkırtı * Kışkırtmak işi, tahrikât.
kışkırtıcı * Kışkırtmak işini yapan, muharrik.
* Kışkırtma yapan, provokatör.
kışkırtıcıajan * İnsanları, bazısuçları işlemeye sürüklemekle görevli kimse.
kışkırtıcılık * Kışkırtıcı olma durumu.
* Kışkırtıcıajana özgü davranış.
kışkırtılma * Kışkırtılmak işi.
kışkırtılmak * Kışkırtmak işi yapılmak.
kışkırtış * Kışkırtmak işi veya biçimi.
kışkırtma * Kışkırtmak işi, tahrik, tahrikât.
* Herhangi bir kişiye, gruba, kuruluşa veya devlete karşı girişilen ve onlarısonradan ağır sonuçlar verecek bir
karşıeylemde bulunmaya zorlayan, önceden tasarlanmışgirişim, provokasyon.
kışkırtmacı * Kışkırtmak işini yapan (kimse).
kışkırtmacılık * Kışkırtmacının işi.
kışkırtmak * (kümes hayvanlarını) Ürkütüp kaçırmak.
* Bir kimseyi kötü bir işyapması için harekete geçirmek, tahrik etmek.
kışkışlama * Kışkışlamak işi.
kışkışlamak * Genellikle kümes hayvanlarınıkovalamak.

Bir yanıt yazın