Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 104

kıyıdili * Bir körfezin önünü kapatan, denizle küçük bir bağlantısıkalabilen, kum ve çakıl karışımı birikinti, sahil
kordonu.
kıyıkıyı * Kıyıya yakın bir biçimde, kıyıyıtakip ederek, kıyıdan.
kıyıtırmığı * Buğdaygillerin hasadında yararlanılan tırmık benzeri, dişleri metal ve sapıdaha uzun olan, kayalar
üzerindeki kökü zayıf deniz yosunlarının kıyı boyunca yapılan hasadında kullanılan bir alet.
kıyıcı * Kıymak işini yapan kimse.
* Acıma duygusu olmayan, başkalarına kıyasıya kötülük eden, gaddar, zalim.
kıyıcı * Kıyılara vuran enkazıdevletten aldığı izinle toplayan kimse.
kıyıcılık * Kıyıcı olma durumu.
* Gaddarlık, zulüm.
kıyıcılık etmek * gaddarlık etmek, gaddarca davranmak.
kıyıda bucakta * Bkz. kıyıda köşede.
kıyıda köşede * Göze çarpmayan, umulmayan yerlerde.
kıyıda köşede kalmak * göze çarpmayan bir yerde unutulmuşolmak.
kıyık * Kıyılmışolan.
kıyık * İğne, kalın yorgan iğnesi.
* Çuvaldız.
kıyılama * Kıyılamak işi.
kıyılamak * Kıyı boyunca gitmek.
kıyılık * Sayanın kenarlarınısağlamlaştırmak ve güzelleştirmek için dikilen şerit hâlindeki parça.
kıyılma * Kıyılmak işi.
kıyılmak * Çok ince ve küçük parçalar hâlinde doğranmak.
* Kıymak işi yapılmak.
* Ezilir, kıyılır gibi olmak.
kıyım * Kıymak işi.
* Kıyılma biçimi.
* Görev yönünden kötü bir duruma sokma, haksızlığa uğratma.
kıyım kıyım * İnce imce.
kıyımlı * Herhangi bir biçimde kıyılmışolan.
kıyımlık * Bir defada kıyılacak miktarda olan.
kıyın * Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasınıuğrattığıkötü durum, zulüm.
kıyın kıyın * Kıyıdan, gizli gizli.
kıyınma * Kıyınmak işi.
kıyınmak * Ezilmişveya kırılmışgibi bir duygu duymak.
kıyıntı * Açlık sebebiyle midede duyulan eziklik.
* Herhangi bir sebeple vücutta duyulan kırıklık.
* İnce ince doğranmışküçük parça.
kıyış * Kıymak işi veya biçimi.
kıyışma * Kıyışmak işi.
kıyışmak * Karşılıklısözleşmek, anlaşıp karar vermek.
* Biriyle yarışmaya kalkmak.
* Yüreklilik göstermek, cesaret etmek.
kıyıya atmak * karaya çıkartmak veya sürüklemek.
kıyıya çıkmak * karaya çıkmak, gemiden karaya inmek.
kıyma * Kıymak işi.
* Kıyılmışet.
* Küçük kuş başıetlerden kavrularak yapılmışkışlık kavurma.
kıymak * Çok ince ve küçük parçalar durumunda doğramak.
* Acımadan vermek, esirgememek, feda etmek.
* Acımayıp öldürmek.
* Acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek.
* Bkz. nikâh kıymak.
kıymalı * (yemek için) İçinde kıyma bulunan.
kıymalı börek * Soğan ve çeşitli baharatlar katılmasıyla hazırlanan kavrulmuşkıymanın iç olarak kullanıldığı börek türü.
kıymalııspanak * İnce kıyılmışıspanak, soğan, kıyma ve tereyağı ile hazırlandıktan sonra pirinç, salça ve tuz eklenen bir
yemek türü.
kıymalımakarna * İçinde kavrulmuşkıyma bulunan makarna yemeği.
kıymalıpide * Etli pide.
kıymalıyumurta * İçine kavrulmuşkıyma konularak hazırlanan yumurtalıyemek.
kıymalık * Kıyma yapmaya elverişli.
kıymasız * (yemek için) İçinde kıyma bulunmayan.
kıymet * Değer.
kıymetini bilmek * önemini, değerini bilmek.
kıymetlendirme * Kıymetlendirmek işi.
kıymetlendirmek * Değerlendirmek.
kıymetlenme * Kıymetlenmek işi.
kıymetlenmek * Değerlenmek.
kıymetleşme * Kıymetleşmek işi.
kıymetleşmek * Değerli duruma gelmek.
kıymetleştirme * Kıymetleştirmek işi.

Bir yanıt yazın