Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 108

kibirlenmek * Kendini büyük görmek, büyüklenmek.
kibirli * Kendini büyük gören, büyüklenen.
kibirsiz * Kendini büyük görmeyen, büyüklenmeyen.
kibrine dokunmak * gururu zedelenmek.
kibrine yedirememek * büyüklenmesini, gururlanmasınıuygun görmemek.
kibrit * Eczalı bir ucu sürtünme sonucu yanabilecek birleşimde olan, küçük tahta veya karton parçası.
* İçinde kibrit çöplerini bulunduran küçük kutu.
* Kükürt.
kibrit çakmak * kibriti yakmak için bir yere sürtmek.
kibrit suyu * Zehir.
kibritçi * Kibrit satan kimse.
* Cimri.
kibritlik * Kibrit koymaya yarar yer veya kap.
kibutz * İsrail’de ortak çalışma esaslarına göre oluşturulmuştarımsal topluluk.
kifaf * Ancak yetecek kadar azıcık.
kifafınefs * Doyuracak miktarda.
kifafınefs etmek * ancak yaşayacak kadar yemek.
kifaflanma * Kifaflanmak işi.
kifaflanmak * Elde ne varsa onunla, çok az yiyecekle karın doyurmak, çok az şeyle yetinmek.
kifayet * Yetişir miktarda olma, yetme, kâfi gelme.
* Bir işi yapabilecek yetenekte olma, yeterlik, liyakat, iktidar.
kifayet etmek * yetmek, yeterli olmak.
kifayetli * Yeterli.
kifayetsiz * Yetersiz.
kifayetsizlik * Yetersizlik.
kik * Dar, uzun ve hafif bir yarışkayığı, futa (II).
kikirik * Zayıf, ince uzun boylu kimse.
kiklâ * Lâpinagillerden, güzel renkli, 50 cm uzunluğunda bir balık (Labrus berggylta).
kiklon * Siklon.
kiklotron * Atom araştırmalarında, elektriklenmiş cisimlere yüksek hız veren bir aygıt.
kil * Islandığızaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlıtoprak.
kile * Genellikle tahıl ölçmede kullanılan bir ölçek.
kiler * Yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar veya dolap.
* Ambar.
kilerci * Saraylarda, büyük konaklarda kiler işlerini yöneten kimse.
kilermeni * Eczacılıkta kullanılmışolan kırmızırenkli kil.
kilidi küreği olmamak * (her şeyi) açıkta bulunmak, kilitli yere saklanmamışolmak.
kilim * Döşeme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli, havsız, kalın, kıl veya yün dokuma.
kilimci * Kilim dokuyan veya satan kimse.
kilimci ile kör hacı * herhangi bir kimse.
kilimcilik * Kilim dokuma veya satma işi.
kilise * Hristiyan tapınağı.
* Hristiyan mezheplerinden her biri.
* Hristiyanlıkla ilgili dinî kuruluş.
* Hristiyanlığın öğretilmesi, dinî işlerin yönetimi vb.ile ilgili papa ve piskoposlar topluluğu.
kilise çanı * Kiliselerde bulunan, saat başlarında ve dinî törenlerde çalınan büyük çan.
kilise direği gibi * çok kalın (ense).
kilise hukuku * Kilisenin kuruluşunu ve iç düzenini sağlayan kurallar.
kilit * Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aleti.
* Bir yanıdeğirmi, öbür yanına demir çubuk geçirilmişolan yarım halka.
* Atların alnından alt çenesine uzanan beyazlık.
kilit (kürek) altına almak * bir şeyi kilitli bir yere koyarak saklamak.
kilit dili * Kilidin anahtarla sürülen parçası.
kilit gibi olmak * birbirine çok bağlıve dayanışmalı olmak.
kilit kürek olmak * (bir yeri) korumak, o yerin güvenilir, sağlam adamı olmak.
kilit mevkii * 343 kilit noktası.
kilit noktası * Bütün işlerin bağlı olduğu önemli nokta, makam veya yer.
kilit sarma * İki veya daha çok bağboyunduruklarıaltına karşılıklı olarak atılmışve biribirine fırçalarla bağlanmışolan
bir çift sarma.
kilit taşı * 343 anahtar taşı.
kilit vurmak * Bkz. kapısına kilit vurmak.

Bir yanıt yazın