Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 118

koçsama * Koçsamak işi veya durumu.
koçsamak * (dişi koyun) Koç istemek.
koçu * Süslü bir çeşit gezme arabası.
* Direkler üzerine, yüksekte kurulmuşzahire ambarı.
koçuşmak * Kucaklaşmak.
kod * Bkz. kot.
kodaman * İleri gelen, para veya makam sahibi kimseler için alay yollu söylenir.
kodamanlık * Kodaman olma durumu.
kodein * Afyondan çıkarılan ve öksürüğü kesmeye yarayan bir alkaloit.
kodeks * İlâçların formüllerini gösteren resmî kitap.
kodes * Tutuk evi, hapishane, karakol.
kodese tıkmak * hapse sokmak.
kodesi boylamak * tutuk evine girmek, hapse girmek.
kodifikasyon * Düzenleme.
kodlama * Bkz. kotlama.
kodlamak * Bkz. kotlamak.
kodoş * Gizli ve yasal olmayan cinsel ilişki öncesinde aracılık eden kimse, pezevenk.
* Bu anlamda kullanılan sövgü sözü.
kodoşluk * Kodoşolma durumu.
kof * Kuruyarak veya çürüyerek içi boşalmışolan.
* Boş, değersiz, bilgisiz, yetkisiz (kimse).
* Güçsüz, dermansız.
kof çıkmak * bir kimsenin bilgisiz, değersiz, işe yaramaz biri olduğu anlaşılmak.
kofa * Hasır otu, saz, kamış, kiliz.
kofalık * Kofanın çok bulunduğu yer.
kofana * Lüfer balığının irisi.
koflaşma * Koflaşmak işi.
koflaşmak * Kof, değersiz bir duruma gelmek.
kofluk * Kof olma durumu.
* İçi boşyer.
* Bilgisizlik, ahmaklık.
* Güçsüzlük, dermansızlık.
kofra * Bina girişlerinde elektrik şebeke hattınısigorta sistemi ile düzenleyen kutu.
koful * Bitki hücreleri yaşlandıkça plâzmalarında oluşan ve içi hücre suyu ile dolu bulunan boşluk.
koğ * Kov.
koğalamak * Kovalamak.
koğalanmak * Kovalanmak.
koğcu * Kovcu.
koğculuk * Kovculuk.
koğdurmak * Kovdurmak.
koğma * Kovma.
koğmak * Kovmak.
koğulmak * Kovulmak.
koğuş * Kışla, okul, tutuk evi, hastahane gibi kalabalık yerlerde, içinde birçok kimsenin yattığıveya barındığı büyük
oda.
* OsmanlıDevletinde devşirilen çocuklara acemi ocağında eğitim ve öğretimin verildiği, birbirini izleyen
yedi oda.
Koh * “Verem basili (mikrobu)” anlamına gelen Koh basili teriminde geçer.
Koh basili * Verem hastalığına yol açan bir basil (mikrop).
kohenit * Gök taşlarında bulunan demir, nikel ve kobalt karbür.
kohezyon * Bkz. yakınlık derecesi.
* Moleküller arasındaki çekim kuvveti.
kok * Maden kömürünün damıtılmasıyla elde edilen, birleşiminde kömürden çok daha az oranda uçucu madde
bulunan katıyakıt, kok kömürü.
kok kömürü * Kok.
koka * İki çeneklilerden, çiçekleri küçük ve sarımtırak, zeytine benzer meyvesi kırmızırenkte olan, yapraklarından
kokain çıkarılan, en çok Peru’da yetişen bir bitki (Erytrroxylon coca).
* Bu bitkinin yapraklarından çıkarılan madde.
kokain * Koka yapraklarından çıkarılan uyuşturucu bir alkaloit.
kokainci * Kokain üreten, içen veya satan kimse.
kokainman * Kokain bağımlısı olan kimse.
kokainoman * Burnuna kokain çekme akışkanlı gı olan (kimse).
kokainomani * Kokain bağımlısı olan kimse.
kokak * Kötü, pis kokan.

Bir yanıt yazın