Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 12

kâğıt oyunu * İskambil kâğıdı ile oynanan oyun.
kâğıt torba * Ambalâjlamada kullanılan, gerektiğinde özel makinelerde dikilerek hazırlanan ve kâğıttan yapılan torba.
kâğıt üzerinde (üstünde) kalmak * yapılmasıdüşünülmüşolduğu hâlde yapılmamak.
kâğıtçı * Kâğıt yapan kimse.
* Kâğıt ve yazı gereçleri satan kimse.
kâğıtçılık * Kâğıtçı olma durumu.
* Kâğıt sanayii.
kâğıtlama * Kâğıtlamak işi.
kâğıtlamak * Kâğıtla kaplamak, kâğıt yapıştırmak.
kâğıtlanma * Kâğıtlanmak işi.
kâğıtlanmak * Kâğıtla kaplanmak.
kâğıtlı * Kâğıdı olan.
kâğıtlık * El altında bulundurulacak kâğıtlarıkoymaya yarayan, gözlere ayrılmış bir çeşit kutu.
* Kâğıt yapmaya uygun olan.
kâğıtsı * Kâğıda benzer, kâğıt görünüşünde.
kağnı * İki tekerlekli, tekerlekleri tek parça, dingili tekerlekle birlikte dönen öküz arabası.
kağnı gibi (gitmek) * çok yavaş(gitmek).
kağnımazısı * Kağnının iki tekerleğini birbirine bağlayan ve onlarla birlikte dönen, baltayla kabaca yontulmuşkütük.
kağşak * Eskimiş, gevşemiş, dağılmaya yüz tutmuş(eşya, yapı).
kağşama * Kağşamak işi.
kağşamak * Eskimek, dağılmaya yüz tutmak.
* Herhangi bir şey ek yerlerinden ayrılmak, oynamak.
* İhtiyarlamak.
* Zayıflamak, gevşemek, güçsüzleşmek.
kâh * Bazen, kimi vakit, bazı bazı, gâh.
kahhar * Kahredici, kahreden, yok edici.
kahır * Yok etme, ezme, perişan etme, mahvetme.
* Derin üzüntü veya acı, sıkıntı.
kahır (veya kahrını) çekememek * birinin huysuzluğuna veya verdiği sıkıntıya katlanamamak.
kahır (veya kahrını) çekmek * uzun süre sıkıntıya katlanmak.
kahır yüzünden lütfa uğramak * birine kötülük olsun diye yapılan bir iş, tersine onun iyiliğine yardım etmek.
kahırlanma * Kahırlanmak işi.
kahırlanmak * Çok ve için için üzülmek, kederlenmek.
kahırlı * Çok üzüntüsü veya acısı olan.
kâhil * Erişkin.
kâhillik * Erişkinlik.
kâhin * Doğaüstü yollardan gizli, bilinmeyen şeyleri, geleceği bilme iddiasında bulunan kimse.
kâhinlik * Kâhin olma durumu veya kâhince söz, kehanet.
kahir * Kahredici, zorlayan.
* Baskın gelen, ezen, ezici.
kahir ekseriyet * Ezici çoğunluk.
kahir kuvvet * Ezici, baskın güç.
kahkaha * Gülerken çıkan ses.
kahkaha atmak * yüksek sesle gülmek.
kahkaha çiçeği * İki çeneklilerden, çoğu kenarlarımavi bir çizgi ile çevrili beyaz, mavi, pembe veya morumsu çiçekler açan,
bir veya çok yıllık, tırmanıcıve otsu bir süs bitkisi, gündüzsefası.
kahkahadan kırılmak * çok gülmek.
kahkahayı basmak (koparmak veya salıvermek) * kendini tutamayıp yüksek sesle gülmek.
kahpe * Orospu.
* Dönek.
kahpe dölü * Bkz. kahpenin dölü.
kahpe felek * (talih ve kader için) “Rast gelmeyen, yâr olmayan” anlamında kullanılır.
* Kadere ve talihe küskünlüğü anlatmak için kullanılır.
kahpece * Kahpe gibi, kahpeye yaraşır (biçimde).
kahpecik * Küçük kahpe.
* Oynak, kırıtkan.
kahpelenme * Kahpelenmek işi veya durumu.
kahpelenmek * Kahpelik etmek, kahpece davranmak.
kahpeleşme * Kahpeleşmek işi veya durumu.
kahpeleşmek * Kahpece davranmak.
kahpelik * Kahpe olma durumu.
* Kahpece davranış.
kahpelik etmek * sözünden dönerek birine kötülük etmek.

Bir yanıt yazın