Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 120

kokusu çıkmak * (gizli tutulan bir iş) anlaşılmak.
kokusu sinmek * (insan veya nesnede) bir kokunun etkisi kalmak.
kokusunu (veya koku) almak (veya duymak) * bir nesnenin kokusunu algılamak.
* gizli tutulan bir şeyi sezmek.
kokusuz * Kokusu olmayan.
kokuş * Kokmak işi veya biçimi.
kokuşma * Kokuşmak işi.
kokuşmak * Çürüyüp bozularak kötü bir koku çıkarmak, kokmak, taaffün etmek.
* (kişi, toplum vb. için) Bozularak özelliğini yitirmek, tefessüh etmek.
* Koklaşmak.
kokuşturma * Kokuşturmak işi veya durumu.
kokuşturmak * Kokuşmasına sebep olmak.
kokuşuk * Kokuşmuş, bozulmuşolan, müteaffin.
* Kokmuş.
kokutma * Kokutmak işi.
kokutmak * Hoşolmayan bir koku bırakmak.
* Bozulup kokmasına sebep olmak, kokuşturmak.
* Bir işi uzatarak çıkmaza sokmak.
kol * İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm.
* (koyun, dana, kuzu vb. için) Ön ayağın üst bölümü.
* Giysinin kolu saran bölümü.
* Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal.
* Makinelerde tutup çevirmeye veya çekmeye yarayan ağaç veya metal parça.
* Bazıçalgıların elle tutulan sap bölümü.
* Bir koltukta, bir divanda kol dayamaya yarayan parça.
* Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, branş.
* Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye.
* İştakımı, ekip, grup.
* Kanat kol.
* Dizi, düzen.
* Bir halat oluşturan bükülmüşlif demetlerinden her biri.
kol akımı * Bir elektrik akımına yol olan bir devrenin, iki noktasıarasına eklenen ikinci bir devre üzerindeki akım.
kol atmak * (bitki için) gövdesinden ayrılan bir dal bir yöne uzanmak.
* çevreye yayılmak, genişlemek, ulaşmak, uzanmak.
kol bağı * Kadın bileziği.
kol böreği * Yufka bölünmeden uzunca sarılarak tepsiye döşenen bir börek türü.
kol değirmeni * Bulgur, yarma, kahve gibi tahılların öğütülmesinde kullanılan, kol gücü ile çalışan taşdeğirmen.
kol demiri * Bir kapıyıkapadıktan sonra. dışarıdan açılmaması için arkasına vurulan demir destek.
kol gezmek * güvenlik amacıyla dolaşmak.
* (kötü durum ve davranışlar için) çokça olmak.
* dolaşmak.
kol kanat olmak (veya germek) * yardım etmek, korumak, himaye etmek.
kol kapağı * Giysi ve gömlek kolunun bileği örten bölümü.
kol kemiği * Kolun omuz başından dirseğe kadar olan bölümündeki tek ve uzun kemik, pazıkemiği.
kol kola * Yan yana ve kollarını birbirine geçirerek.
kol nizamı * Mangaların yan yana değil de arka arkaya yürüme durumu.
kol saati * Bileğe takılan saat.
kol uzatmak * yayılmak, ulaşmak.
kol vermek * destek olmak.
kol vurmak * dolaşmak.
kola * Çamaşır kolalamakta kullanılan özel nişasta.
* Kâğıt veya bez yapıştırmakta kullanılan kaynatılmışnişasta bulamacı.
* Kolalama.
kola * Kolagillerden, Afrika’nın sıcak bölgelerinde yetişen ve kola cevizi adıyla anılan, çekirdekleri kahveden daha
uyarıcı olan bazı içeceklerde ve hekimlikte kullanılan bir bitki (Cola acuminata).
* Bu bitkinin yaprağından çıkarılan kokulu bir maddeyle kokulandırılan ve içine şeker, karbonat katılarak
yapılan içecek.
kola cevizi * Kola bitkisinin çekirdeği.
kola çıkma * Kamu düzeninin korunması için, kolluk kuvvetlerinin bir şehir çevresinde atla dolaşmaları.
kola çıkmak * Kamu düzeninin korunması için, kolluk kuvvetleri bir şehir çevresinde atla dolaşmak.
kolacı * Geçimini giysilere, bazıörtü, çarşaf gibi şeylere kola yaparak sağlayan kimse.
* Bu işlerin yapıldığıyer.
kolacılık * Kolacının işi veya mesleği.
kolaçan * Herhangi bir amaçla çevreyi dolaşıp pek belli etmeksizin gözden geçirme.
kolaçan etmek * çevrede olup biteni anlamak amacıyla dolaşmak.
* bir şeye öğrenmek amacıyla kısaca bakmak, göz atmak.
kolagiller * Ayrıtaç yapraklı iki çeneklilerden, büyük ve küçük kola ağaçları gibi birçok türü içine alan bir bitki
familyası.
kolağası * Osmanlı ordusunda, yüzbaşı ile binbaşıarasında yer alan rütbe.
kolağzı * Giysi kolunun uç bölümü.
kolâj * Kumaş, tahta gibi malzemelerle yapılan, kâğıt veya kartona yapıştırılan resim veya kompozisyon.
kolalama * Kolalamak işi, kola.
kolalamak * Sert ve parlak olması için gömlek, örtü gibi şeyleri, içinde kola eritilmişsuya batırıp ütülemek.
kolalanma * Kolalanmak işi.
kolalanmak * Kolalamak işi yapılmak veya kolalamak işine konu olmak.
kolalatma * Kolalatma işi.
kolalatmak * Kolalamak işini yaptırmak.
kolalayış * Kolalamak işi veya biçimi.
kolalı * İçinde kola bulunan.
* Kolalanmış.
* Kolalanarak kullanılan.

Bir yanıt yazın