kolan | * Hayvanın semerini veya eyerini bağlamak için göğsünden aşırılarak sıkılan yassıkemer. * Dokuma, deri, kenevir gibi maddelerden yapılan yassıve enlice bağ. * Yünden veya iplikten yapılmış, üzeri işli ince kuşak. |
kolan balığı | * Mersin balığı(Acipenser sturio). |
kolan çekmek | * kayığıkaradan halatla çekmek, yedekçilik etmek. |
kolan vurmak | * salıncakta hızlanmak için ayakta durup vücudu doğrultarak ileriye atılırcasına hareket etmek. * hayvanın eyer veya semerini kolana bağlamak. |
kolancı | * Kayığıkaradan halatla çeken kimse, yedekçi. |
kolancılık | * Kolancı olma durumu veya kolancının işi. |
kolay | * Sıkıntıçekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı. * Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basit. * Kolaylık. |
kolay değil | * elbette, tabiî ki. |
kolay gele! (veya gelsin!) | * bir işyapmakta olanlara söylenen iyi dilek sözü. |
kolay kolay | * (olumsuz cümlelerde) Kolay bir yoldan, kolayca. |
kolayca | * Oldukça kolay olan. * (kola’yca) Kolaylıkla, sıkıntıçekmeden. |
kolaycacık | * Çok kolay. * (kola’ycacık) Çok kolay bir biçimde. |
kolaycı | * Kolaya kaçma işini yapan (kimse). |
kolaycılık | * Kolaycının davranışı. |
kolayda | * Kolay bulunabilir yerde, el altında. |
kolayıvar | * çaresi var. |
kolayına bakmak (veya kolayına kaçmak) | * bir işi yapmak için kolay ve kestirme yolu seçmek. |
kolayına gelmek | * bir işin herhangi bir biçimde yapılmasınıdaha kolay bulmak. |
kolayınıaramak | * bir şeyi yapmak, çözmek için gerekli kolay ve kestirme yöntemi araştırmak. |
kolayını bulmak | * kolaylıkla yapabilmeyi sağlamak veya yapma yolunu bulmak. |
kolaylama | * Kolaylamak işi. |
kolaylamak | * Bir işi bitirmek üzere olmak, bir işin sonuna yaklaşmak. |
kolaylanma | * Kolaylanmak işi. |
kolaylanmak | * Bir işsonuna yaklaşmak, bitmek üzere olmak. |
kolaylaşma | * Kolaylaşmak işi. |
kolaylaşmak | * Kolay duruma gelmek. * (engel ve güçlükler için) Ortadan kalkmak. |
kolaylaştırma | * Kolaylaştırmak işi. |
kolaylaştırmak | * Kolay bir duruma getirmek, güçlükleri ortadan kaldırmak. * Bir işi sonuna yaklaştırmak. |
kolaylık | * Kolay olma durumu. * İşlerin kolayca yapılmasınısağlayan şey, konfor. * Bir işi yapabilme durumu veya imkânı. |
kolaylık göstermek | * yapabilme yolu, imkânı sağlamak. |
kolaylıkla | * Sıkıntıçekmeden, güçlüklere uğramadan, kolayca. |
kolbastı | * Güreşte ayağıkapılan güreşçinin, rakibinin ayağınıtutmasıyla ortaya çıkan geçersizlik durumu. |
kolbaşı | * Herhangi bir kola başkanlık eden kimse, kol başkanı. * Orta oyununda kolun başında olan ve kola adınıveren oyunları düzenleyen, yöneten kimse. |
kolbaşılık | * Kolbaşı olma durumu veya kolbaşının görevi. |
kolcu | * Bir şeyi korumak için bekleyen veya kol gezen görevli, muhafız. * Hizmetçilere çalışacak ev bulan kimse. |
kolculuk | * Kolcu olma durumu veya kolcunun işi. |
kolçak | * Yalnız başparmağıayrı, diğer dört parmağı bir örülmüşyün eldiven. * İskemlenin kol konacak parçası. * Ceket veya gömlek kollarının kirlenmesine engel olmak için bilekten dirseğe kadar geçirilen eğreti kolluk. * Kola geçirilen işaretli bağ, pazubent. * Zırhın kola geçirilen parçası. * Genellikle koltuklarda, bazen de sandalyelerde bulunan kol dayamaya yarayan kısım. * Sadece kolun dayanmasınısağlayacak çıkıntısı olan sandalye. |
kolçaklısandalye | * Bir kişinin oturmasına uygun olan, esas taşıyıcıkısımlarımasif malzemeden yapılan, oturma yüzeyi ve arkalığıelâstik veya elâstik olmayan mobilya. |
koldaş | * İşarkadaşı. |
koldaşlık | * İşarkadaşlığı. |
koledok | * Öd kanalı. |
kolej | * Öğretim programında yabancı bir dil öğretimine ağırlık veren lise dengi okul. * Bazımeslek okullarına verilen ad. |
kolejli | * Kolej öğrencisi. |
koleksiyon | * Öğrenme, yarar sağlama veya zevk amacıyla bir araya getirilmişve özelliklerine göre sınıflara ayrılmış nesnelerin bütünü. * Moda evlerinin giyimdeki yenilikleri tanıtmak için düzenlediği defilelerde gösterilen modellerin bütünü. |
koleksiyoncu | * Koleksiyon yapmaya meraklıkimse. |
koleksiyonculuk | * Koleksiyoncunun yaptığı iş. |
kolektif | * Birçok kimseyi veya nesneyi içine alan; birçok kişi ve nesnenin bir araya gelmesi sonucu olan. * Ortaklaşa. |
kolektif ortaklık | * Bütün ortakların sorumluluğu tam ve sınırsız olan ortaklık. |
kolektif şirket | * 343 kollektif ortaklık. |
kolektifleşme | * Kolektifleştirmek işi. |
Kategoriler