kolektifleşmek | * Kolektif duruma gelmek. |
kolektifleştirme | * Kolektifleştirmek işi. |
kolektifleştirmek | * Ortaklaştırmak. |
kolektivist | * Ortaklaşacı. |
kolektivizm | * Ortaklaşacılık. |
kolektör | * Elektrik dinamolarında hareketli bölümün üzerindeki iletken devrelerde oluşan akımıtoplayıp tek bir devreye veren araç, toplaç. |
kolemanit | * Hidratlıdoğal kalsiyum borat. |
kolera | * Şiddetli sürgün ve kusmalarla kendini gösteren, çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık. |
koleralı | * Koleraya tutulmuş. * Kolera mikrobu olan. |
kolesterin | * Kolesterol. |
kolesterol | * Kanda ve büyük ölçüde ödde bulunan, besinlerle alınan sterol. |
kolhoz | * Eski dönemlerde Rusya’da köylülerin ortak olarak çalıştıklarıtarım işletmesi. |
koli | * İçinde türlü eşya bulunan posta paketi. |
kolibasil | * Toprakta, insan ve hayvan bağırsaklarında, bazen sularda, sütte, yiyeceklerde bulunan ve uygun bir ortam bulunca insanda hastalık yapabilen, yuvarlak uçlu, çomak biçiminde bakteri. |
kolibri | * Kolibrigillerden, Amerika’da yaşayan, çok renkli, geriye doğru uçma özelliği olan, uzun gagalı, küçük göçmen kuş. |
kolibrigiller | * Omurgalıhayvanlardan, kuşlar sınıfına giren bir familya. |
kolik | * Kalın bağırsakta, genellikle karın boşluğunda aralıklıduyulan güçlü sancı. |
kolit | * Kalın bağırsak iltihabı. |
kollama | * Kollamak işi. |
kollamak | * Olmasını, ortaya çıkmasını beklemek, gözetmek. * Göz önünde tutmak, gözlemek. * Korumak, gözetmek. |
kollanma | * Kollanmak işi. |
kollanmak | * Kollamak işine konu olmak veya kollamak işi yapılmak. |
kolları(veya kol ve paçaları) sıvamak | * bir işyapmaya güçlü bir biçimde, istekle hazırlanmak. |
kollarıkopmak | * ağır bir şey taşımaktan veya çok işyapmaktan yorulmak. |
kollarınıaçmak | * içtenlikle karşılamak veya kucaklamaya hazırlanmak, sevgisini ve dostluğunu göstermek. * korumak, yardım etmek. |
kollarınısallaya sallaya gelmek | * hiçbir şey getirmeden gelmek. |
kollarının arasına almak | * kucaklamak. |
kollu | * Kolu olan. * Herhangi bir biçimde kolu olan. |
kolluk | * Gömlek kollarının ucundaki iliklenen bölüm, manşet. * İşyaparken giysiyi korumak için bilekten dirseğe kadar kola geçirilen, ekseri koyu renkli bir kumaştan dikilmişparça. * Kollara takılan ve dikkati çekmesi istenen görevlilerin kimliklerini gösteren şerit. |
kolluk | * Güvenliği sağlamakla görevli polis veya jandarma, zabıta. |
kolluk kuvveti | * Güvenlik güçlerinin oluşturduğu birlik. |
kolodyum | * Fotoğraf camıyapımında ve cerrahlıkta kullanılan, alkolle eter karışımı içinde sıvıdurumuna getirilen nitroselüloz. |
kolofan | * Hidratlıdoğal kalsiyum sülfat. |
kolofan | * Çam sakızının damıtılmasıyla oluşan, saydam, sarırenkli reçine. |
koloidal | * Zamk, jelâtin yapısında olan, koloit nitelikleri taşıyan. |
koloit | * Jelâtin niteliğinde olan ve suda dağılmışızarlardan geçmemekle billûrsulardan ayırt edilen maddelerin genel adı. |
kolokyum | * Bilimsel bir sorunu incelemek veya siyasî, ekonomik, diplomatik sorunlarıtartışmak için yapılan akademik toplantı, konuşu, bilimsel toplantı. * Doçentlik sınavı. |
kolombiyum | * Niyobyum. |
kolon | * Sütun. * Katlardaki döşemeleri birbirlerine bağlayan düşey boru. * Kalın bağırsağın gödenden önceki bölümü. |
koloni | * Sömürge, müstemleke. * Göçmen topluluğu veya bu topluluğun yerleştiği yer. * Bir ülkede bulunan küçük yabancıtopluluğu. * Birlik durumda yaşayan aynıtürden organizmaların oluşturduğu topluluk. |
kolonya | * Hafif kokulu tuvalet ispirtosu. |
kolonyal | * Sıcağı geçirmeyen içi mantarlı bir tür şapka için kullanılır. |
kolonyalama | * Kolonyalamak işi. |
kolonyalamak | * Kolonya ile işlem yapmak, kolanya sürmek. |
kolonyalanma | * Kolonyalanmak işi. |
kolonyalanmak | * Kolonya sürmek veya sürünmek. |
kolonyalı | * Kolonyalanmış, kolonya sürmüş. |
kolonyalist | * Sömürgeci. |
kolordu | * Değişik sayıda tümen ve savaşdestek birliklerinden kurulu büyük birlik. |
koloridye | * Kolyoz balığının küçüğü. |
Kategoriler