Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 123

kolorimetre * Renkölçer.
kolorimetri * Renk ölçme.
kolostrum * Gebe kadının veya memeli hayvanların meme salgısı.
kolsu ayaklılar * Erginken genellikle bir yere tutunarak yaşayan ve gövdeleri iki çenetli kabuk içinde olan deniz hayvanları.
kolsuz * Kolu olmayan.
* (giysi için) Kol geçirilmemişolan.
koltuğa girme * Düğün sırasında gelinin damadın koluna girmesini sağlama merasimi.
koltuğa girmek * evlenmek.
koltuğu doldurmak * aldığı görevi tam olarak başarabilecek yetenekte bulunmak.
koltuğuna girmek (veya koltuğunun altına sığınmak) * birinin koruyuculuğuna sığınmak.
koltuk * Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer.
* Kol dayayacak yerleri olan genişve rahat sandalye.
* Eski düğünlerde güveyle gelinin konuklar arasından kol kola geçmeleri töreni.
* (yapıcılıkta) Yan destek.
* Demirledikten sonra gemiyi iskeleye, rıhtıma veya başka bir gemiye bağlayan ip.
* Koltuklama veya koltuklanma.
* Kayırma, destek.
* Kenar, tenha yer.
* Yüksek mevki, makam.
* Genel ev.
* Mısır ve buğday fidesinin yanlarından çıkan filizler.
koltuk altı * Kolun omuzla birleştiği yerin altındaki çukurluk.
* Kayırma.
koltuk başı * Otomobillerde koltuğun sırt bölümüne takılmışanî darbelerde boyun veya başın zarar görmesini önleyen
başlık.
koltuk değneği * Ayak ve bacaklarısakat olanların yürürken koltuklarıyla dayandıklarıuzun değnek.
* Başkalarınca sağlanan yardım.
koltuk düşkünü * Mesleğinden, yaptığı işten çok oturduğu makamı gözeten kimse.
koltuk gözü * Sürgün ve genç dalların yaprak saplarının koltuğunda bulunan tomurcuk.
koltuk kapısı * Evlerde büyük kapıdan başka küçük hizmet kapısı.
koltuk kavgası * Kişiler arasında geçen, bir makama oturma mücadelesi.
koltuk meyhanesi * İşlek semtlerde, yol üzerinde bulunan, az mezeyle ayaküstü içki içilen ucuz meyhane.
koltuk vermek * yüzüne karşıövmek, pohpohlamak.
koltukçu * Koltuk yapan veya satan kimse.
* Eski ev eşyasıalıp satan kimse.
* Koltuk meyhanesi işleten.
* Koltuğun altına elbise ve halıatıp sokak sokak dolaştırarak satan kimse.
* Yüze karşıövmeyi huy edinme.
* Düğünlerde ev düzenlenmesine yardım edip gelinle damada destek olan kimse.
koltukçuluk * Koltuk yapma ve satma işi.
* Yüze karşıövmeyi huy edinme.
koltuklama * Koltuklamak işi.
* Yaranmak için birine söylenen övücü söz, kompliman.
koltuklamak * Koltuğu altına almak.
* Koltuğa girmek.
* Kıvanç verecek biçimde övmek, koltuklarınıkabartacak sözler söylemek, pohpohlamak.
koltuklanma * Koltuklanmak işi.
koltuklanmak * Övücü sözlerle koltuklarıkabartılmak, pohpohlanmak.
koltuklarıkabarmak * kendine veya yakınlarına yapılan övgüden kıvanç duymak.
koltuklu * Kol dayayacak yeri olan.
koltukluk * Terden, giysinin lekelenmemesi için koltuk altına içten dikilen parça, subra.
* Koltuk yapmaya ve kaplamaya elverişli olan (kumaş).
koltukta olmak * baskasının konuğu olup kendi masraf etmemek.
kolu kanadıkırılmak * bir şey yapamayacak duruma gelmek, çaresiz kalmak.
kolu uzun * Gücü yeter, sözü geçer.
koluna girmek * kolunu birinin koltuğu altından geçirmek.
koluna kuvvet * işyapan bir kimseye, isteklendirmek, coşturmak için söylenir.
kolunda altın bileziği olmak * kazanç sağlayan bir mesleği, zanaatı olmak.
kolye * Gerdanlık.
kolyoz * Uskumrugillerden, uzunluğu 30-35 cm olan, Akdeniz ve Karadeniz’de yaşayan bir balık türü (Scomber
colias).
kolza * Turpgillerden, yağlıtohumlu mevsimlik bitki; tohumlarından elde edilen yağ, yapay kauçuk yapımında
kullanılır (Brassica napus).
kom * Ağıl, davar ağılı.
* Yayla evi.
* Bir kimseye ait küçük yerleşim yeri, koy, çiftlik.
koma * Bazıhastalıklar sırasında görülen anlama, duyma ve hareketin büsbütün veya az çok kaybolmasıyla beliren
derin dalgınlık durumu.
koma * Eski Yunanlılarda, eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralık.
komadan çıkmak * komaya giren hasta bu durumdan kurtulmak, ölümden dönmek.
komak * Bkz. koymak.
komalık * Koma durumuna gelmiş.
komalık etmek * döverek kıpırdamayacak duruma getirmek.
* çok sinirlendirmek.
komalık olmak * çok yorulmak.
komandit * Bir komandit şirket sermayesinin bir veya birçok ortak tarafından sağlanan bölümü.
komandit ortaklık * Alacaklılara karşı, en az bir sınırlı, bir de sınırsız sorumlu ortağı bulunması gereken, tüzel kişiliği olan
ortaklık.
komandit şirket * Bkz. komandit ortaklık.
komandite * Komandit şirkette sınırsız sorumlu olan ortak.
komanditer * Komandit şirkette ancak kendi koyduğu para kadar sorumlu olan ortak.

Bir yanıt yazın