konvansiyon | * Anlaşma. * Bir anayasa yapmak veya bir anayasayıdeğiştirmek için toplanan olağanüstü geçici meclis. |
konvansiyonel | * Anlaşma ile ilgili, uzlaşma ile ilgili. |
konveks | * Dış bükey, muhaddep. |
konveksiyon | * Isıyayımı, iletim. |
konvektör | * Isıyayar. |
konvensiyonel silâh | * Taraflarca gücü, niteliği bilinen ve klâsik olarak kabul edilen nükleer ve kimyasal silâh dışında kalan savaş aracı. |
konvertibilite | * (para için) Serbestçe dövize çevrilebilirlik. |
konvertibl | * (para için) Serbestçe dövize çevrilebilir. |
konvertisör | * Değiştirgeç. |
konveyör | * Yükü havadan veya yerden taşımaya yarayan ve kapalıdevre çalışan alet. * Koruyucu gemi, refakat gemisi. |
konvoy | * Aynıyere giden taşıt veya yolcu topluluğu, kafile. * Savaşgemilerince korunan yük gemileri katarı. |
konyak | * İspirto derecesi yüksek, özel kokulu, sarımtırak renkte bir tür içkinin patent adı. |
kooperatif | * Ortak ihtiyaçlarıelverişli şartlarla karşılamak için kurulan, kâr amacı olmayan ortaklık. * Üreticilerin, aracıyı ortadan çıkararak ürünlerini daha iyi şartlarda pazarlamak için kurdukları ortaklık. |
kooperatifçi | * Kooperatif üyesi. * Kooperatif yöneticisi. |
kooperatifçilik | * Kooperatif kurma ve işletme işi. |
kooperatifleşme | * Kooperatifleşmek işi. |
kooperatifleşmek | * Ekonomiyi kooperatiflere dayamak. |
koordinasyon | * Belli bir amaca ulaşmak için çeşitli işler arasında bağlantı, uyum, düzen sağlama, eşgüdüm. |
koordinat | * Belirli bir molekül içinde özel bir konuma sahip bir atoma bağlı olan atom veya atom grubu. |
koordinatlar | * Apsis, kot ve ordinatın ortak adı. |
koordinatör | * Çeşitli işler arasında düzen ve uyum sağlayan kimse, eşgüdümcü. |
koordine | * Koordinasyonla ilgili. |
koordine etmek | * uyum ve düzen sağlamak. |
kopal | * Tropik bölgelerde yetişen, bazıerguvangillerden çıkarılan ve cilâ yapmakta kullanılan bir çeşit reçine. |
kopanaki | * El ile bir çeşit dantel örmek için kullanılan silindir biçimli araç. * Bu araç üstünde örülen bir tür dantel. |
koparan | * Kolları geriye sarkık cepken biçiminde, beyaz keçeden yapılmışkaytanla işlemeli bir çeşit ceket. |
koparılma | * Koparılmak işi. |
koparılmak | * Koparmak işi yapılmak. |
koparıp atmak | * koparmak. * ilgisini kesmek, önem vermemek. |
koparış | * Koparmak işi veya biçimi. |
koparma | * Koparmak işi. * Çömelik bir durumda, ayakları oynatmadan, halteri göğüs hizasına kaldırdıktan sonra ayaklarıaçarak kalkma. |
koparmak | * Kopmasını sağlamak, kopmasına yol açmak. * Daldan, ağaçtan alıp toplamak. * Güçlükle elde etmek. * Birden ve güçlü bir biçimde başlamak veya başlatmak. * Zor kullanarak almak. * Birlikte koşan yarışçıyıüstün bir çaba ile hızlanıp geçmek. |
kopartılma | * Kopartılmak işi. |
kopartılmak | * Kopartmak işi yapılmak. |
kopartma | * Kopartmak işi. |
kopartmak | * Koparmak işini yapmak. |
koparttırma | * Koparttırmak işi. |
koparttırmak | * Kopartmak işini yaptırmak. |
kopça | * Bir giysinin iki yanını bitiştirmeye yarayan ve metal bir halka ile bir çengelden oluşan araç. |
kopçalama | * Kopçalamak işi. |
kopçalamak | * Kopça ile iliklemek. |
kopçalanma | * Kopçalanmak işi. |
kopçalanmak | * Kopça ile iliklenmek. |
kopçalı | * Kopçası olan, kopça ile iliklenen. |
kopçasız | * Kopçası olmayan. |
kopek | * Rublenin yüzde biri değerinde para birimi. |
kopil | * Arsız sokak çocuğu. * Piç. |
kopkoyu | * Çok koyu. |
kopma | * Kopmak işi. |
kopmak | * Herhangi bir yerinden ikiye ayrılmak. * Yerinden ayrılmak. * Gövdeden ayrılmak. * (gürültülü veya tehlikeli olaylar için) Birdenbire başlamak veya ortaya çıkmak. * Bütün ilişkileri kesilip büsbütün ayrılmak veya uzaklaşmak. * Uzaklaşmak, kurtulmak. * Çok ağrımak. * Koşmak, hızla gitmek. |
Kategoriler