Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 133

korner direği * Futbolda köşe atışının yapılacağıyeri belirleyen bayraklıdirek.
kornet * Pistonlu orkestra çalgısı.
kornetçi * Kornet çalan kimse.
korniş * Perdeleri asmaya yarayan tahta veya metalden araç.
* Çerçeve biçiminde oymalıçıkıntı.
* Sarp, kayalık çıkıntı.
kornişçi * Kornişyapan veya satan kişi.
kornişçilik * Kornişçinin işi veya mesleği.
kornişon * Kabuğunun üzeri pürtüklü, lezzetli bir tür turşuluk hıyar.
korno * Savaşlarda çağrıaracı olarak kullanılan, boynuz veya fil dişi boru.
* Bir ağızlık, kendi üzerine dolanmışkoni biçiminde uzun bir boru ve ağzı genişçe açılan bir kulaklıktan
oluşan üflemeli bakır çalgı.
koro * Tek veya çok sesli olarak yazılmış bir müzik eserini uygulamak için bir araya gelen topluluk.
* Böyle bir topluluğun söylediği söz veya şarkı.
koro hâlinde * toplu bir durumda, hep birlikte; gürültülü bir biçimde.
koroner * Kalbi taç şeklinde kuşatıp besleyen (damarlar).
korporasyon * Lonca.
korporatif * Korporasyonla ilgili.
korsan * Düşman veya kendi ulusunun gemilerine saldıran deniz haydudu.
* Başkalarının hakkınızor kullanarak alan kimse.
* Bir hakkı izinsiz olarak kullanan.
korsanlık * Korsan olma durumu.
* Bir hakkı izinsiz olarak kullanma.
korse * Güzellik veya sağlık gayesiyle kullanılan esnek iç giysisi.
korseci * Korse yapan veya satan kimse.
korsecilik * Korse yapma veya satma işi.
korseli * Korsesi olan.
korsesiz * Korsesi olmayan.
kort * Tenis oynanan alan.
korte * Âşıktaşlık, flört.
korte etmek * âşıktaşlık etmek.
kortej * Bir devlet büyüğünün yanında bulunan kimseler, maiyet, maiyet alayı.
* Bayram, cenaze gibi törenlerde sıra hâlinde giden insan topluluğu, alay.
korteks * Beyin zarı.
kortizon * Böbrek üstü bezi kabuğunun salgıladığıhormonlardan biri.
kortizonlu * Birleşiminde kortizon olan.
kortizonlu ilâç * İltihaplanmada, alerjilerde ve bazıkan hastalıklarının tedavisinde kullanılan, birleşiminde kortizon olan ilâç.
koru * Bakımlıküçük orman.
korucu * Orman veya kır bekçisi.
* Kırsal bölgede güvenlik güçlerine yardımcı olan sivil görevli.
korucuk * Küçük koru.
koruculuk * Korucu olma durumu veya korucunun işi.
korugan * Ağaç gövdeleriyle yapılmışve çevresinde kazılıçukuru bulunan, korunmaya elverişli, kare biçimindeki ev.
* Ateşetmeye imkân verecek şekilde hazırlanmışdelik ve mazgalları bulunan yer.
koruk * Henüz olgunlaşmamışekşi üzüm.
koruk lüferi * Ağustosta avlanan turfanda lüfer.
koruk suyu * Koruğun ezilmesiyle elde edilen sıvı.
koruk şerbeti * Koruktan yapılmış bazen nane veya oğul otu katılan şerbet.
koruluk * Koru durumunda olan sık ağaçlıyer.
koruma * Can güvenliğinin tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi saldırılardan korumak üzere görevlendirilmişkişi.
koruma polisi * Can güvenliği tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi korumak üzere eğitilmişve bazıözel aletlerle
donatılmışemniyet görevlisi.
koruma ünsüzü * Bağlantıünsüzü.
korumak * Bir kimseyi veya bir şeyi dışetkilerden, tehlikeden veya zor bir durumdan uzak tutmak, muhafaza etmek,
vikaye etmek, sıyanet etmek.
* Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi her türlü tehlikeden esirgemek, onu desteklemek,
himaye etmek.
* Tehlikeye karşıdenetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek.
* Tehlikeli, zararlıdurumlarıönlemek.
* Bir şeyin eskimesini, yıpranmasınıönlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek.
* Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasınıönlemek.
* Karşılamak, denk gelmek.
korumalık * Koruma sağlayan şey.
korun * Üst derinin en dıştabakası.
korun dokusu * Korun tabakasınıve bu tabakanın değişimiyle oluşan tırnak, boynuz vb. yi yapan doku.
korunak * Korunmak için yapılmışyer; sığınılan, saklanılan yapı, mağara gibi yer.
* Koruyan, esirgeyen, saklayan yer veya kimse.
korunaklı * Korunağı olan.
korunaksız * Korunağı olmayan.
koruncak * Ambalâjlanan malıdışetkilere karşıkorumak için ambalâj çatısına çakılan tahta, kontrplâk vb. malzeme,
mahfaza.
korunga * Yabanî yonca, tirfil.

Bir yanıt yazın