koyverme | * Koyuvermek. |
koyvermek | * Koyuvermek. |
koz | * Ceviz. * İskambil oyunlarında diğer kâğıtlarıalabilen, onlara üstün tutulan belirli renk ve işaretteki kâğıt. * Başarıfırsatı olan elverişli durum, saldırışve savunma fırsatı. |
koz helva | * Ceviz ve şekerle yapılan ağdalı bir tür helva. |
koz helvacı | * Koz helvasıyapan veya satan kimse. |
koz helvası | * Koz helva. |
koz kırmak | * oyunda elindeki kozlardan birini kullanmak. |
koz vermek | * imkân tanımak, elverişli durum sağlamak. |
koza | * İçinde tohum veya krizalit bulunan koruncak. |
koza çekmek | * kozayıtemizleyip ayıklamak. |
kozacı | * İpek kozasıalıp satan kimse. |
kozacılık | * Koza işleme işi. * İpek kozasıalıp satma işi. |
kozak | * Kozalak. * Metalden yapılmışiçine antlaşma ve padişah mektuplarının konulduğu kutu. |
kozalak | * Koza. * Kozalaklıların çoğu dibi yuvarlak, tepesi koni biçiminde ve odunsu dokulu meyvesi. * Bal mumu üzerine basılmışmührün bozulmaması için üzerine yapıştırılan fil dişinden kapakçık. * Olmamış, kuru, ham meyve. |
kozalaklılar | * Açık tohumlulardan, yaprakları iğnemsi, yemişleri kozalak biçiminde, porsukgilleri, servigilleri, çamgilleri içine alan bir bitki takımı, iğne yapraklılar. |
kozalaksı | * Kozalağa benzeyen, kozalak görünüşünde olan. |
kozalaksı bez | * Beynin altında bulunan küçük bir bez. |
kozalı | * Kozası olan. |
kozasına çekilmek | * çevreyle ilişkisini kesmek, hiçbir şeye karışmamak. |
kozasız | * Kozası olmayan. |
kozmetik | * Cildi ve saçları güzelleştirmeye, diri tutmaya yarayan her türlü kokulu madde. |
kozmik | * Evrenle ve onun genel düzeniyle ilgili. * Haber alma ile ilgili. |
kozmik ışınlar | * Yıldızlar arasıuzaylardan gelerek atmosfere giren, kaynaklarıkesinlikle bilinmeyen ışınlar. |
kozmik madde | * Evreni oluşturan madde. |
kozmogoni | * Evren doğumu. |
kozmogonik | * Evrenin doğumuyla ilgili. |
kozmografya | * Gök biliminin, matematik ve fiziğin yalnız temel kavramlarından yararlanarak en bellibaşlı olaylarıele alan dalı. |
kozmoloji | * Evren bilimi. |
kozmolojik | * Evren bilimsel. |
kozmonot | * Uzay adamı, astronot. |
kozmopolit | * Çeşitli uluslardan kimseleri barındıran, içinde bulunduran. * Kozmopolite özgü olan. * Ulusal özelliklerini yitirmişkimse. |
kozmos | * Evren. |
kozu kaybetmek | * istediğini yapabilme imkânınıyitirmek. |
kozunu oynamak | * elindeki en üstün ve son imkânıkullanmak. |
kozunu paylaşmak (veya pay etmek) | * aralarındaki anlaşmazlığızora başvurarak çözümlemek, sona erdirmek. |
köçek | * Kadın kılığına girip çengi gibi oynayan erkeklere verilen ad. * Ağır başlıdavranışları olmayan kimse. |
köçekçe | * Çoğu karcığar veya ağırlama makamında, kıvrak ve şen oyun havası. |
köçeklik | * Köçek olma durumu veya köçeğin yaptığı iş. * Köçek gibi davranma durumu. |
köfte | * Genellikle kıyılmışetten, bazen de tavuk, balık veya patatesten yapılan, türlü biçimlerde pişirilen yemek. |
köfteci | * Köfte yapıp satan kimse. * Köfte satılan veya yenilen yer. |
köftecilik | * Köfte pişirip satma işi. |
köftehor | * Sevgiyle söylenen paylama sözü. |
köftelik | * Köfte yapmaya elverişli (kıyma). |
köfter | * Üzüm şırasıyla nişasta kaynatılarak ve tepsilere dökülüp kesildikten sonra kurutulan bir çeşit pestil. |
köfterlik | * Köfter yapmak için özel olarak ayrılan üzüm veya şıra. |
köftün | * Sığırlara yedirilen susam veya keten küspesi. |
köhne | * Eskiyip yıpranmış, bakımsız kalmış. * İçinde yaşanılan zamana göre geride kalmış, eskimiş, çağdışı. |
köhneleşme | * Köhneme. |
köhneleşmek | * Köhnemek. |
köhnelik | * Köhne olma durumu. |
Kategoriler