Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 138

koyverme * Koyuvermek.
koyvermek * Koyuvermek.
koz * Ceviz.
* İskambil oyunlarında diğer kâğıtlarıalabilen, onlara üstün tutulan belirli renk ve işaretteki kâğıt.
* Başarıfırsatı olan elverişli durum, saldırışve savunma fırsatı.
koz helva * Ceviz ve şekerle yapılan ağdalı bir tür helva.
koz helvacı * Koz helvasıyapan veya satan kimse.
koz helvası * Koz helva.
koz kırmak * oyunda elindeki kozlardan birini kullanmak.
koz vermek * imkân tanımak, elverişli durum sağlamak.
koza * İçinde tohum veya krizalit bulunan koruncak.
koza çekmek * kozayıtemizleyip ayıklamak.
kozacı * İpek kozasıalıp satan kimse.
kozacılık * Koza işleme işi.
* İpek kozasıalıp satma işi.
kozak * Kozalak.
* Metalden yapılmışiçine antlaşma ve padişah mektuplarının konulduğu kutu.
kozalak * Koza.
* Kozalaklıların çoğu dibi yuvarlak, tepesi koni biçiminde ve odunsu dokulu meyvesi.
* Bal mumu üzerine basılmışmührün bozulmaması için üzerine yapıştırılan fil dişinden kapakçık.
* Olmamış, kuru, ham meyve.
kozalaklılar * Açık tohumlulardan, yaprakları iğnemsi, yemişleri kozalak biçiminde, porsukgilleri, servigilleri, çamgilleri
içine alan bir bitki takımı, iğne yapraklılar.
kozalaksı * Kozalağa benzeyen, kozalak görünüşünde olan.
kozalaksı bez * Beynin altında bulunan küçük bir bez.
kozalı * Kozası olan.
kozasına çekilmek * çevreyle ilişkisini kesmek, hiçbir şeye karışmamak.
kozasız * Kozası olmayan.
kozmetik * Cildi ve saçları güzelleştirmeye, diri tutmaya yarayan her türlü kokulu madde.
kozmik * Evrenle ve onun genel düzeniyle ilgili.
* Haber alma ile ilgili.
kozmik ışınlar * Yıldızlar arasıuzaylardan gelerek atmosfere giren, kaynaklarıkesinlikle bilinmeyen ışınlar.
kozmik madde * Evreni oluşturan madde.
kozmogoni * Evren doğumu.
kozmogonik * Evrenin doğumuyla ilgili.
kozmografya * Gök biliminin, matematik ve fiziğin yalnız temel kavramlarından yararlanarak en bellibaşlı olaylarıele alan
dalı.
kozmoloji * Evren bilimi.
kozmolojik * Evren bilimsel.
kozmonot * Uzay adamı, astronot.
kozmopolit * Çeşitli uluslardan kimseleri barındıran, içinde bulunduran.
* Kozmopolite özgü olan.
* Ulusal özelliklerini yitirmişkimse.
kozmos * Evren.
kozu kaybetmek * istediğini yapabilme imkânınıyitirmek.
kozunu oynamak * elindeki en üstün ve son imkânıkullanmak.
kozunu paylaşmak (veya pay etmek) * aralarındaki anlaşmazlığızora başvurarak çözümlemek, sona erdirmek.
köçek * Kadın kılığına girip çengi gibi oynayan erkeklere verilen ad.
* Ağır başlıdavranışları olmayan kimse.
köçekçe * Çoğu karcığar veya ağırlama makamında, kıvrak ve şen oyun havası.
köçeklik * Köçek olma durumu veya köçeğin yaptığı iş.
* Köçek gibi davranma durumu.
köfte * Genellikle kıyılmışetten, bazen de tavuk, balık veya patatesten yapılan, türlü biçimlerde pişirilen yemek.
köfteci * Köfte yapıp satan kimse.
* Köfte satılan veya yenilen yer.
köftecilik * Köfte pişirip satma işi.
köftehor * Sevgiyle söylenen paylama sözü.
köftelik * Köfte yapmaya elverişli (kıyma).
köfter * Üzüm şırasıyla nişasta kaynatılarak ve tepsilere dökülüp kesildikten sonra kurutulan bir çeşit pestil.
köfterlik * Köfter yapmak için özel olarak ayrılan üzüm veya şıra.
köftün * Sığırlara yedirilen susam veya keten küspesi.
köhne * Eskiyip yıpranmış, bakımsız kalmış.
* İçinde yaşanılan zamana göre geride kalmış, eskimiş, çağdışı.
köhneleşme * Köhneme.
köhneleşmek * Köhnemek.
köhnelik * Köhne olma durumu.

Bir yanıt yazın