Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 145

köstekleme * Kösteklemek işi.
kösteklemek * (hayvanın) Ayağına köstek vurmak.
* (bir işi) Yürümez duruma getirmek, engellemek.
köstekleniş * Kösteklenmek işi veya biçimi.
kösteklenme * Kösteklenmek işi.
kösteklenmek * Ayağına köstek vurulmak.
* Ayağına bir engel takılarak düşer gibi olmak veya düşmek.
* (bir iş) Yürümez duruma getirilmek, engellenmek.
köstekleyiş * Kösteklemek işi veya biçimi.
köstekli * Kösteği olan.
* Ayağına köstek vurulmuşolan.
kösteksiz * Kösteği olmayan.
köstere * Tahta rendesi.
köşe * Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye.
* İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılıyer.
* İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer.
* Bölüm, yer veya yan.
* Kuytu, tenha veya ücra yer.
* Kimsenin uğramadığı, aramadığıyer.
* Futbol alanını oluşturan yan ve kale çizgilerinin kesişme noktalarından her biri, korner.
köşe atışı * Futbolda bir oyuncu, topu kendi kale çizgisi dışına çıkarırsa, karşıtaraf lehine kale çizgisi ile yan çizgisinin
kesiştiği noktadan verilen serbest vuruşhakkı, korner atışı.
köşe başı * Bir sokağın başka bir sokakla veya caddeyle kesiştiği yer.
köşe başınıtutmak * etkili olabilecek en önemli makamda bulunmak veya yeri ele geçirmek.
köşe bucak * Göze çarpmayan yer.
köşe bucak kaçmak * kimseye görünmek istememek.
köşe demiri * Dik açı biçiminde üretilmişdemir.
köşe dolabı * Köşe yere yerleştirilen dik açı biçiminde yapılmışdolap.
köşe dönmeci * Köşe dönücü.
köşe dönücü * Çıkarını, en kısa zamanda sonuç alacak biçimde düşünen kimse.
köşe dönücülük * Kısa sürede çıkar sağlamak işi.
köşe kadısı * İşyapmayısevmeyen, rahatına düşkün kimse.
köşe kapmaca * Çocukların köşeleri tutup bunları birbirlerine kaptırmamaya çalışarak oynadıkları oyun.
köşe kapmaca oynamak * biri başkasına gidip bulamadığısırada, o da kendisine gelip bulamamak, birbirini arayıp durmak.
köşe koltuğu * Odanın veya salonun köşesini kaplayacak biçimde üretilmişkoltuk.
köşe minderi * Köşeye yerleştirilmişkabarık büyük minder.
köşe penceresi * Duvarlar arasındaki köşede bulunan pencere.
köşe rafı * Köşeyi kaplayacak biçimde yapılmışraf.
köşe taşı * Binalarda tek parça biçiminde köşeleri tutan taş.
köşe tutmak * karışmak, kendini belli etmek, görünmek.
köşe vuruşu * Köşe atışı.
köşe yastığı * Köşe minderi üzerine dik olarak konan ve köşeleri turan yastık.
köşe yazarı * Fıkra yazan kimse.
köşe yazarlığı * Fıkra yazarlığı.
köşe yazısı * Fıkra.
köşebent * Bir yere fotoğraf yapıştırmaya yarayan, üçgen biçiminde arkasızamklıküçük kâğıt.
* Birleşen iki kereste vb. ni tutturmaya yarayan, dik açı biçiminde bükülmüşdemir, L demiri.
köşede bucakta kalmak * ilgisizlikten gözden uzakta bulunmak.
köşegen * Bir çokgende ardışık olmayan veya bir çok yüzlüde aynıdüzlem üzerinde bulunmayan iki köşe arasına
çekilen çizgi, kutur, diyagonal.
köşek * Deve yavrusu.
köşekleme * Köşeklemek işi.
köşeklemek * Deve yavrulamak.
köşeleme * Köşelemek işi.
* Köşeye çapraz gelecek biçimde.
köşelemek * Köşeye gelecek biçimde koymak.
köşeli * Köşesi veya köşeleri olan.
köşeli ayraç * İçinde bulunan bir anlatımda, ayrıca parantez içine alınması gereken bir açıklama için kullanılan köşeleri
kırık, düz ayraç.
köşeli parantez * Köşeli ayraç.
köşelik * İki duvarın kesiştiği yere aralarındaki açıyıdoldurmak için uygulanan ahşap veya kâgir işçiliği.
* Kapıveya pencere aralığının köşesini oluşturan taş.
* Duvar köşelerinde, üstüne lâmba vb. şeyler konan el yapımı, ahşap, süslü eşya.
köşesiz * Köşesi olmayan.
köşeye atılmak * önem vermemek, gözden uzakta tutmak, ilgilenmemek.
köşeye çekilmek * hiçbir işe karışmayarak yaşamak.
köşeye oturmak * (kız için) gelin olmak, evlenmek.

Bir yanıt yazın