köstekleme | * Kösteklemek işi. |
kösteklemek | * (hayvanın) Ayağına köstek vurmak. * (bir işi) Yürümez duruma getirmek, engellemek. |
köstekleniş | * Kösteklenmek işi veya biçimi. |
kösteklenme | * Kösteklenmek işi. |
kösteklenmek | * Ayağına köstek vurulmak. * Ayağına bir engel takılarak düşer gibi olmak veya düşmek. * (bir iş) Yürümez duruma getirilmek, engellenmek. |
köstekleyiş | * Kösteklemek işi veya biçimi. |
köstekli | * Kösteği olan. * Ayağına köstek vurulmuşolan. |
kösteksiz | * Kösteği olmayan. |
köstere | * Tahta rendesi. |
köşe | * Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye. * İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılıyer. * İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer. * Bölüm, yer veya yan. * Kuytu, tenha veya ücra yer. * Kimsenin uğramadığı, aramadığıyer. * Futbol alanını oluşturan yan ve kale çizgilerinin kesişme noktalarından her biri, korner. |
köşe atışı | * Futbolda bir oyuncu, topu kendi kale çizgisi dışına çıkarırsa, karşıtaraf lehine kale çizgisi ile yan çizgisinin kesiştiği noktadan verilen serbest vuruşhakkı, korner atışı. |
köşe başı | * Bir sokağın başka bir sokakla veya caddeyle kesiştiği yer. |
köşe başınıtutmak | * etkili olabilecek en önemli makamda bulunmak veya yeri ele geçirmek. |
köşe bucak | * Göze çarpmayan yer. |
köşe bucak kaçmak | * kimseye görünmek istememek. |
köşe demiri | * Dik açı biçiminde üretilmişdemir. |
köşe dolabı | * Köşe yere yerleştirilen dik açı biçiminde yapılmışdolap. |
köşe dönmeci | * Köşe dönücü. |
köşe dönücü | * Çıkarını, en kısa zamanda sonuç alacak biçimde düşünen kimse. |
köşe dönücülük | * Kısa sürede çıkar sağlamak işi. |
köşe kadısı | * İşyapmayısevmeyen, rahatına düşkün kimse. |
köşe kapmaca | * Çocukların köşeleri tutup bunları birbirlerine kaptırmamaya çalışarak oynadıkları oyun. |
köşe kapmaca oynamak | * biri başkasına gidip bulamadığısırada, o da kendisine gelip bulamamak, birbirini arayıp durmak. |
köşe koltuğu | * Odanın veya salonun köşesini kaplayacak biçimde üretilmişkoltuk. |
köşe minderi | * Köşeye yerleştirilmişkabarık büyük minder. |
köşe penceresi | * Duvarlar arasındaki köşede bulunan pencere. |
köşe rafı | * Köşeyi kaplayacak biçimde yapılmışraf. |
köşe taşı | * Binalarda tek parça biçiminde köşeleri tutan taş. |
köşe tutmak | * karışmak, kendini belli etmek, görünmek. |
köşe vuruşu | * Köşe atışı. |
köşe yastığı | * Köşe minderi üzerine dik olarak konan ve köşeleri turan yastık. |
köşe yazarı | * Fıkra yazan kimse. |
köşe yazarlığı | * Fıkra yazarlığı. |
köşe yazısı | * Fıkra. |
köşebent | * Bir yere fotoğraf yapıştırmaya yarayan, üçgen biçiminde arkasızamklıküçük kâğıt. * Birleşen iki kereste vb. ni tutturmaya yarayan, dik açı biçiminde bükülmüşdemir, L demiri. |
köşede bucakta kalmak | * ilgisizlikten gözden uzakta bulunmak. |
köşegen | * Bir çokgende ardışık olmayan veya bir çok yüzlüde aynıdüzlem üzerinde bulunmayan iki köşe arasına çekilen çizgi, kutur, diyagonal. |
köşek | * Deve yavrusu. |
köşekleme | * Köşeklemek işi. |
köşeklemek | * Deve yavrulamak. |
köşeleme | * Köşelemek işi. * Köşeye çapraz gelecek biçimde. |
köşelemek | * Köşeye gelecek biçimde koymak. |
köşeli | * Köşesi veya köşeleri olan. |
köşeli ayraç | * İçinde bulunan bir anlatımda, ayrıca parantez içine alınması gereken bir açıklama için kullanılan köşeleri kırık, düz ayraç. |
köşeli parantez | * Köşeli ayraç. |
köşelik | * İki duvarın kesiştiği yere aralarındaki açıyıdoldurmak için uygulanan ahşap veya kâgir işçiliği. * Kapıveya pencere aralığının köşesini oluşturan taş. * Duvar köşelerinde, üstüne lâmba vb. şeyler konan el yapımı, ahşap, süslü eşya. |
köşesiz | * Köşesi olmayan. |
köşeye atılmak | * önem vermemek, gözden uzakta tutmak, ilgilenmemek. |
köşeye çekilmek | * hiçbir işe karışmayarak yaşamak. |
köşeye oturmak | * (kız için) gelin olmak, evlenmek. |
Kategoriler