kötürümlük | * Kötürüm olma durumu. |
kötüye çekmek | * yanlış, beğenilmeyen bir anlam vermek. |
kötüye kullanmak | * yetkisini yasalara aykırıyolda kullanmak. * birinin iyi davranışından istenilmeyen yolda yararlanmak. |
köy | * Yönetim durumu, toplumsal ve ekonomik özellikleri veya nüfus yoğunluğu yönünden şehirden ayırt edilen, genellikle tarımsal alanda çalışmak gibi işlevlerle belirlenen, konutlarıve öteki yapıları bu hayatıyansıtan yerleşme birimi. * Köy halkı. |
köy ağası | * Köyde, malı, toprağıvb. çok olan, sözü dinlenen kimse. |
köy ekmeği | * Tandırda veya sacda pişirilen bir tür pide veya somun. |
köy ihtiyar heyeti | * Muhtarla birlikte köyün sorunlarınıhalletmekle görevli kurul, köy ihtiyar meclisi. |
köy ihtiyar meclisi | * Köy ihtiyar heyeti. |
köy imamı | * Köyde din işleriyle görevli kimse. |
köy koruculuğu | * Köy korucusunun işi. |
köy korucusu | * Köyün çevresinin ve kırsal emniyeti ile görevlendirilmişkimse. |
köy köy | * Her taraf, pek çok yer. |
köy meydanı | * Genellikle köyün ortasında bulunan genişalan. |
köy muhtarı | * Köyü idare eden kimse, mutar. |
köy odası | * Köylülerin çeşitli toplantılar yaptıklarıveya konukların köyde kalması için hazırlanmışyer. |
köy oyunu | * Kırsal kesimde köylülerin hazırlayıp sunduğu seyirlik oyun. |
köy romanı | * Konusunu köyün ve kırsal hayatın özelliklerinden alan roman. |
köy türküsü | * Köy veya köylülük özelliği olan türkü. |
köy yeri | * Köy, kırsal kesim. |
köycü | * Köy sorunlarınıkendine işedinen, köylerin ve köylülerin kalkınmasıyolunda çalışan kimse. |
köycülük | * Köy sorunları ile ilgilenme anlayışıveya köyü kalkındırma çalışması. |
köydeş | * Aynıköyde oturan kimselerin birbirine göre her biri. |
köyleşme | * Köyleşmek işi. * Köyden şehre nüfus göçü dolayısıyla kırsal alanlara özgü davranışve tutumların şehirlerde görülmesi. |
köyleşmek | * Köy durumuna gelmek. |
köyleştirmek | * Köy durumuna getirmek. |
köylü | * Köyde yaşayan veya köyde doğmuşolan. * Köy halkı. * Aynıköyden olan. * Kaba, anlayışsız kişi. |
köylü çorbası | * Tavuk eti, pırasa, patates, kereviz, havuç ve şalgam kullanılarak un ve yağkarışımına yedirilmesi sonucunda hazırlanan malzemenin bol su içerisinde pişirilmesiyle yapılan bir çorba türü. |
köylü kentli | * Çeşitli yerleşim yerlerinden olan (kimse). |
köylük | * Köy bulunan yer. |
köylülük | * Köylü olma durumu. * Köylülere özgü davranış. |
köz | * Küçük kor parçası. |
közleme | * Közlemek işi. * Köz üzerinde pişirilen yiyecek, özellikte ateşle pişirilen et, külbastı. |
közlemek | * Et, sebze, meyve, hamur vb. yi köz üzerinde pişirmek. |
közleşme | * Közleşmek işi. |
közleşmek | * Köz durumuna gelmek. |
Kr | * Kripton’un kısaltması. |
kraça | * İstavrit balığının küçüğü. |
kraft kâğıdı | * Dayanıklıambalaj kâğıdı. |
kral | * En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığıyetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse. * Herhangi bir alanda başkalarından üstün olan kimse. * Çok başarılıve zengin işadamı. * Üstün, çok iyi. |
kralcı | * Krallık yanlısı(kimse vb.). |
kralcılık | * Krallık yanlısı olma. |
kraldan çok kralcı olmak | * birinin davasını ondan çok savunur olmak. |
kraliçe | * Kral karısıveya krallığıyöneten kadın. * Kendi cinsleri arasında herhangi bir bakımdan üstünlüğü olan. * İngiliz sterlini. |
kraliçe gibi | * gösterişli ve ağır giyinmiş, güzel (kadın). |
kraliçelik | * Kraliçe olma durumu. |
kraliyet | * Krallık. |
krallara lâyık | * çok üstün nitelikli şeyleri belirtmek için kullanılır. |
krallık | * Kral olma durumu veya görevi. * Kral tarafından yönetilen devlet ve bu devletin toprağı. |
kramp | * Bir veya birkaç kasın irade dışı, ağrılıve geçici olarak kasılması, kasınç. |
kramp girmek | * kasılmak. |
Kategoriler