kum fırtınası | * Çöllerde kumu havaya karıştıran kasırga. |
kum gibi | * pek çok. |
kum grisi | * Kum renginde olan. |
kum havucu | * Kumluk yerlerde yetiştirilen bir tür havuç. |
kum havuzu | * Atletlerin atlamada incinmemeleri için düştükleri yere yapılmış, içi kumla doldurulmuşalan. |
kum kamyonu | * Karoseri ve diğer mekanik parçalarıkum taşımaya uygun bir biçimde düzenlenmişkamyon. |
kum kayası | * Sıcak ve ılık denizlerde ve özellikle kayalık yerlerde yaşayan kemikli balık (Neogobius). |
kum otu | * Uyuz otu. |
kum saati | * Dar bir boğazla birbirine bağlanmışiki cam kaptan oluşan ve üstteki kapta bulunan kumun aşağıya akmasından yararlanarak zamanıanlamaya, ölçmeye yarayan araç. |
kum taşı | * Kum tanelerinin kaynaşmasıyla oluşmuş bir çeşit tortul kayaç. |
kum torbası | * İçine kum doldurup boks antremanlarında kullanılan torba. * Savaşta veya sel sırasında korunması gereken yerlere yığılan içi kum dolu torba. * Çok şişman, dayanıksız, lapacı(kimse). |
kuma | * Aynıerkekle evli olan kadınların birbirine göre adı, ortak. |
kumalı | * Kuması olan. |
Kuman | * Kıpçak. |
Kumanca | * Kıpçakça. |
kumanda | * Komuta. |
kumanda etmek | * komut vermek. * yönetmek. |
kumandan | * Komutan. |
kumandan gemisi | * Kumandanın komuta ettiği donanma gemisi. |
kumandanlı | * Kumandanı olan. |
kumandanlık | * Komutanlık. |
kumandansız | * Kumandanı olmayan. |
Kumandı | * Kuzey Altaylarda yaşayan bir Türk boyu ve bu boydan olan kimse. |
kumanya | * Yolculuk için hazırlanan yiyecek, azık. * Sefer durumundaki askerler için hazırlanan yiyecek. |
kumanyacı | * Kumanya hazırlayan veya dağıtan (kimse). |
kumanyacılık | * Kumanyacının işi. |
kumar | * Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu. |
kumar ebesi | * Kumar oynatan kimse veya kumarcı. |
kumar oynamak | * ortaya para koyarak talih oyunu oynamak. * olumlu sonuçlanmasışüpheli olan bir işe bile bile girişmek. |
kumarbaz | * Kumarcı. |
kumarbazlık | * Kumarcılık. |
kumarcı | * Kumara düşkün, sürekli kumar oynayan (kimse), kumarbaz. |
kumarcılık | * Kumarcı olma durumu, kumarbazlık. |
kumarhane | * Kumar oynanan yer. |
kumarhaneci | * Kumarhane işleten kimse. |
kumarhanecilik | * Kumarhane işletme işi. |
kumasız | * Kuması olmayan. |
kumaş | * Pamuk, yün, ipek gibi şeylerden makinede dokunmuşher türlü dokuma. * Bir varlığıveya kişiliği oluşturan nitelik veya malzeme. |
kumaşmengenesi | * Yeni dokunmuşveya yıkanmışkumaşların ütülenmek amacıyla içinden geçirildiği silindir alet. |
kumaşçı | * Kumaşfabrikası olan veya kumaşsatan kimse. |
kumaşçılık | * Kumaşüreten veya satan kimse. |
kumaşlı | * Kumaşı olan. |
kumaşsız | * Kumaşı olmayan. |
kumbara | * Para biriktirmek için kullanılan, bozuk veya kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak, plâstikten yapılmış küçük kap. * Humbara. |
kumbaracı | * Humbaracı. |
kumbarahane | * Humbarahane. |
kumbaşı | * Kumsal. |
kumcu | * Kum getirip satan kimse. |
kumcul | * (bitki için) Kumlu toprakta yetişen, kumlu toprağıseven. |
kumda oynamak | * bir fırsat kaçırarak umulanıelde edememek. |
Kategoriler