Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 156

kumkazan * Kemirgenlerden, Afrika’nın güneyinde yaşayan bir memeli türü (Bathyergus maritimus).
kumkuma * Küçük testi, çömlek.
* Kötü, olumsuz bir özelliği kendinde fazlasıyla toplayan kimse, olay, olgu veya yer.
kumla * Kumluk yer, genişkumsal, plâj.
* Güneş banyosu yapmak için düzenlenmişkumsal.
kumlama * Çam türü ağaçlarda yıl halkalarıarasındaki görüntü ayrımınıdaha da belirtmek için yüzeye, hava
basıncından yararlanarak kum püskürtme.
* Oyma işlerinde, çukurda kalan yüzeyleri özel dişli araçlarla pütürlendirme.
kumlamak * Kumla kaplamak veya kum dökmek.
kumlu * İçinde kum bulunan.
* Çok ufak ve sık benekli.
kumluk * Kumu çok olan.
* Kumsal.
* Kumluk yer.
kumpanya * Daha çok yabancısınaî, ticarî ortaklık.
* Tiyatro topluluğu.
* Aynı görüşü paylaşan, aynıeylemi yapan kimseler topluluğu.
kumpas * Dizicilerin harfleri satır durumuna getirirken içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva.
kumpas kurmak * gizli bir iş, düzen hazırlamak.
kumpir * Kaynamışve kabuğu soyulmadan özel fırında pişirilmişiri patates.
kumral * (saç, bıyık, sakal için) Koyu sarıveya açık kestane rengi.
* Bu renkte olan (kimse veya şey).
kumru * Güvercinler takımından, güvercinden küçük, boz, gri renkli bir kuş(Streptopelia).
kumru gibi * kendi dünyalarına çekilmiş, sevecen.
kumsal * Su kıyılarında oluşan kumlu yer, plâj.
* Kumlu.
kumsallık * Kumsal olma durumu.
kumsuz * Kumu olmayan.
kumuç * Sivrisineğe benzer çok küçük bir tür sinek.
* İçine et veya peynir konarak yapılan bir çeşit sigara böreği.
Kumuk * Dağıstan’da yaşayan bir Türk boyu ve bu boydan olan kimse.
Kumukça * Kumuk dili.
kumul * Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgârların yığdığıkum tepesi.
-kun * 343 -gın / -gin.
kunda * Bir çeşit büyük ve zehirli örümcek.
kundak * Yeni doğmuşçocuğu ilk aylarda sıkıca sarıp sarmalamaya yarayan geniş bez.
* Kundağa sarılmış bebek.
* Yangın çıkarmak için bir yere konulan tutuşmuşyağlı bez parçasıvb.
* Saçlarıyemeninin içine alıp bağlama.
* Tüfek gibi bazıateşli silâhlarda bunlarıçeşitli yönlere çevirmeye yarayan, namlunun altında bulunan ağaç
veya metal bölüm.
* Ara bozma, fitne, fesat.
* Arabalarda dingil yatağı.
* Korunmak için sıkısıkıya sarılmışşey.
kundak sokmak (veya koymak) * yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuşyağlı bez parçasıkoymak.
* ara bozacak bir söz söylemek veya böyle bir davranışta bulunmak.
kundakçı * Yangın çıkarmak için kundak koyan kimse.
* Tüfek kundaklarıyapan kimse.
* Ara bozucu.
kundakçılık * Yangın çıkarmak için kundak koyma işi.
* Ara bozuculuk.
kundaklama * Kundaklamak işi.
kundaklamak * Bebeği kundağa sarmak.
* (bir yeri) Kundakla yakmak.
* Saçlarıyemeninin içine toplayarak bağlamak.
* Tüfek namlusunu kundağa bağlamak.
* Ara bozmak, aldatmak.
kundaklanış * Kundaklanma işi veya biçimi.
kundaklanma * Kundaklanmak işi.
kundaklanmak * Kundaklama işi yapılmak veya kundaklamak işine konu olmak.
kundaklayış * Kundaklama işi veya biçimi.
kundaklı * Kundağı olan, kundağa sarılmışolan.
kundaksız * Kundağı olmayan.
kundura * Kaba işlenmiş, bağsız, konçsuz ayakkabı.
kunduracı * Kundura yapan veya satan kimse.
kunduracılık * Kunduracının işi.
kunduru * Başağıdört sıradan oluşan, bir tür sert, sarı, iyi buğday.
kunduz * Kemirgenlerden, kuyruğu genişve yassı, art ayak parmaklarının arasıperdeli, ağaçlarıkemirerek beslenen,
su kıyılarında yaşayan, yuvalar ve su setleri kuran, postu değerli bir hayvan (Castor fiber).
kunduz böceği * 343 kuduz böceği.
kungfu * Kendini savunma temeline dayalı, karateye benzeyen Çin kökenli spor.
kunt * Ağır, kalın, dayanıklıve sağlam.
kup * Giysi kesimi, kesimle verilen biçim.
kupa * Genellikle genişliği derinliğinden çok olan, altın, gümüş, bronz veya kristalden yapılmışayaklıkap.
* Bardak.
* Yarışma ödülü olarak verilen herhangi bir sanat eseri.
* İskambil kâğıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı, kalp biçiminde olanı.
* Bir kupanın alabileceği miktarda olan.
kupa * Kapalıve yalnız arkada oturulacak yeri olan, dört tekerlekli araba.
kupes * İzmaritgillerden, ılıman denizlerde yaşayan bir balık (Boops boops).
kupkuru * Çok kuru.
* Belirgin, net.
kupkuru etmek * çok kurutmak.
kupkuru kesilmek * çok kurumak.

Bir yanıt yazın