kumkazan | * Kemirgenlerden, Afrika’nın güneyinde yaşayan bir memeli türü (Bathyergus maritimus). |
kumkuma | * Küçük testi, çömlek. * Kötü, olumsuz bir özelliği kendinde fazlasıyla toplayan kimse, olay, olgu veya yer. |
kumla | * Kumluk yer, genişkumsal, plâj. * Güneş banyosu yapmak için düzenlenmişkumsal. |
kumlama | * Çam türü ağaçlarda yıl halkalarıarasındaki görüntü ayrımınıdaha da belirtmek için yüzeye, hava basıncından yararlanarak kum püskürtme. * Oyma işlerinde, çukurda kalan yüzeyleri özel dişli araçlarla pütürlendirme. |
kumlamak | * Kumla kaplamak veya kum dökmek. |
kumlu | * İçinde kum bulunan. * Çok ufak ve sık benekli. |
kumluk | * Kumu çok olan. * Kumsal. * Kumluk yer. |
kumpanya | * Daha çok yabancısınaî, ticarî ortaklık. * Tiyatro topluluğu. * Aynı görüşü paylaşan, aynıeylemi yapan kimseler topluluğu. |
kumpas | * Dizicilerin harfleri satır durumuna getirirken içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva. |
kumpas kurmak | * gizli bir iş, düzen hazırlamak. |
kumpir | * Kaynamışve kabuğu soyulmadan özel fırında pişirilmişiri patates. |
kumral | * (saç, bıyık, sakal için) Koyu sarıveya açık kestane rengi. * Bu renkte olan (kimse veya şey). |
kumru | * Güvercinler takımından, güvercinden küçük, boz, gri renkli bir kuş(Streptopelia). |
kumru gibi | * kendi dünyalarına çekilmiş, sevecen. |
kumsal | * Su kıyılarında oluşan kumlu yer, plâj. * Kumlu. |
kumsallık | * Kumsal olma durumu. |
kumsuz | * Kumu olmayan. |
kumuç | * Sivrisineğe benzer çok küçük bir tür sinek. * İçine et veya peynir konarak yapılan bir çeşit sigara böreği. |
Kumuk | * Dağıstan’da yaşayan bir Türk boyu ve bu boydan olan kimse. |
Kumukça | * Kumuk dili. |
kumul | * Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgârların yığdığıkum tepesi. |
-kun | * 343 -gın / -gin. |
kunda | * Bir çeşit büyük ve zehirli örümcek. |
kundak | * Yeni doğmuşçocuğu ilk aylarda sıkıca sarıp sarmalamaya yarayan geniş bez. * Kundağa sarılmış bebek. * Yangın çıkarmak için bir yere konulan tutuşmuşyağlı bez parçasıvb. * Saçlarıyemeninin içine alıp bağlama. * Tüfek gibi bazıateşli silâhlarda bunlarıçeşitli yönlere çevirmeye yarayan, namlunun altında bulunan ağaç veya metal bölüm. * Ara bozma, fitne, fesat. * Arabalarda dingil yatağı. * Korunmak için sıkısıkıya sarılmışşey. |
kundak sokmak (veya koymak) | * yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuşyağlı bez parçasıkoymak. * ara bozacak bir söz söylemek veya böyle bir davranışta bulunmak. |
kundakçı | * Yangın çıkarmak için kundak koyan kimse. * Tüfek kundaklarıyapan kimse. * Ara bozucu. |
kundakçılık | * Yangın çıkarmak için kundak koyma işi. * Ara bozuculuk. |
kundaklama | * Kundaklamak işi. |
kundaklamak | * Bebeği kundağa sarmak. * (bir yeri) Kundakla yakmak. * Saçlarıyemeninin içine toplayarak bağlamak. * Tüfek namlusunu kundağa bağlamak. * Ara bozmak, aldatmak. |
kundaklanış | * Kundaklanma işi veya biçimi. |
kundaklanma | * Kundaklanmak işi. |
kundaklanmak | * Kundaklama işi yapılmak veya kundaklamak işine konu olmak. |
kundaklayış | * Kundaklama işi veya biçimi. |
kundaklı | * Kundağı olan, kundağa sarılmışolan. |
kundaksız | * Kundağı olmayan. |
kundura | * Kaba işlenmiş, bağsız, konçsuz ayakkabı. |
kunduracı | * Kundura yapan veya satan kimse. |
kunduracılık | * Kunduracının işi. |
kunduru | * Başağıdört sıradan oluşan, bir tür sert, sarı, iyi buğday. |
kunduz | * Kemirgenlerden, kuyruğu genişve yassı, art ayak parmaklarının arasıperdeli, ağaçlarıkemirerek beslenen, su kıyılarında yaşayan, yuvalar ve su setleri kuran, postu değerli bir hayvan (Castor fiber). |
kunduz böceği | * 343 kuduz böceği. |
kungfu | * Kendini savunma temeline dayalı, karateye benzeyen Çin kökenli spor. |
kunt | * Ağır, kalın, dayanıklıve sağlam. |
kup | * Giysi kesimi, kesimle verilen biçim. |
kupa | * Genellikle genişliği derinliğinden çok olan, altın, gümüş, bronz veya kristalden yapılmışayaklıkap. * Bardak. * Yarışma ödülü olarak verilen herhangi bir sanat eseri. * İskambil kâğıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı, kalp biçiminde olanı. * Bir kupanın alabileceği miktarda olan. |
kupa | * Kapalıve yalnız arkada oturulacak yeri olan, dört tekerlekli araba. |
kupes | * İzmaritgillerden, ılıman denizlerde yaşayan bir balık (Boops boops). |
kupkuru | * Çok kuru. * Belirgin, net. |
kupkuru etmek | * çok kurutmak. |
kupkuru kesilmek | * çok kurumak. |
Kategoriler