kurşunlaşma | * Kurşunlaşmak işi. |
kurşunlaşmak | * Kurşun gibi ağırlaşmak. |
kurşunlu | * İçinde kurşun bulunan. * Kurşunlanmışolan. * Kubbesi kurşunla örtülü. |
kurşunsuz | * Kurşunu olmayan. |
kurt | * Köpekgillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’da yaşayan, gri sarırenkli, yırtıcı, etçil memeli hayvan (Canis lupus). * Bir yeri, bir şeyi iyi bilen. * İşini iyi bilen, aldanmaz, kurnaz. |
kurt | * Yumuşak vücutlu, uzun gövdeli, omurgasız, bacaksız, ayaksız veya çok ilkel ayaklıküçük hayvan. * Bazı böceklere veya bazı böcek lârvalarına verilen ad. |
kurt baklası | * Acı bakla. |
kurt bilimci | * Kurt (II) bilimi ile uğraşan kimse. |
kurt bilimi | * Solucanların yapılarını, yaşayışlarınıve yaptıklarıhastalıklarla, bu hastalıklara karşımücadeleyi anlatan asalak bilimi dalı, helmintoloji. |
kurt dumanlıhavayısever | * kötü niyetli kimselerin ortalıktaki karışıklıklardan yararlandıklarınıanlatır. |
kurt gibi | * işini bilir, girişken (kimse). |
kurt gibi kemirmek (veya yemek) | * aşırıderecede kuşku ve tedirginlige düşürmek. |
kurt kapanı | * Güreşte hasmıalta düşürdükten sonra üstüne oturarak uyluklarıarasında ayak bağlama, bir yandan da iki kolu altından el geçirerek ağırlığı bel üzerine verme. |
kurt kocayınca çakallara (köpeklere) maskara olur | * güç ve yeteneğini yitiren insanlar, basit ve kendini bilmezlerce aşağılanırlar. |
kurt köpeği | * Çoban köpeği, koyun köpeği. |
kurt kuş | * Bütün yaratıklar, bütün canlılar. |
kurt kuyusu | * Dibine ucu sivri bir kazık çakılmışve koni biçiminde kazılmış, tuzak olarak kullanılan derin çukur. |
kurt mantarı | * Tazeyken yenebilen, olgunlaştığında basılınca sporlar saçan, beyaz renkli, yuvarlak biçimli, bazitli bir mantar (Lycoperdon). |
kurt masalı | * Birini oyalamak, kendini suçsuz göstermek için ileri sürülen gereksiz, inandırıcı olmayan sözler. |
kurt sineği | * Kurtlara dayanan bir sinek türü. |
kurt yeniği | * Kurt tarafından yenilen yer. * Bkz. bit yeniği. |
kurtağzı | * Gemi ve sandallarda halatın geçmesi için teknenin kenarına tutturulmuş, açık ağız biçiminde metal parçalara verilen ad. * Doğramanın birbirine geçen dişleri. |
kurtarıcı | * Kurtaran, halâskâr. * Kendi hayatınıtehlikeye atarak bir kimseyi, bir topluluğu güç bir durumdan veya yok olmaktan kurtaran kimse. |
kurtarıcılık | * Kurtarma işi veya biçimi. |
kurtarılma | * Kurtarılmak işi. |
kurtarılmak | * Kurtarmak işi yapılmak veya kurtarmak işine konu olmak. |
kurtarım | * Kurtarmak işi. |
kurtarış | * Kurtarmak işi veya biçimi. |
kurtarma | * Kurtarmak işi. |
kurtarma aracı | * Trafikte arızalanan, kaza geçiren aracıyerinden kaldırıp istenen yere götüren özel donanımlımotorlu araç, kurtarıcı. |
kurtarma gemisi | * Deniz trafiğinde arızalanan, kaza geçiren gemi, şilep vb. araçlarıuygun bir yere çekip götüren özel donanımlıdeniz aracı. |
kurtarma kazısı | * Yeni kurulacak olan baraj, göl ve yerleşim yerleri gibi yapıların arazileri içinde bulunan arkeolojik eserlerin çıkarılması. |
kurtarmak | * Bir canlıyı bir felâketten tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak. * Kurtulmasını sağlamak; uzaklaştırmak. * Kazandırmak, yeniden ele geçirmek. * Bir şeye zarar gelmesini önlemek. * Birinin cezalandırılmasına engel olmak. * (olumsuz olarak): Bir şeyin değerini karşılamamak. |
kurtayağı | * Damarlıçiçeksizlerden, küçük yapraklarla örtülü ince bir sap görünüşünde olan bir bitki (Lycopodium clavatum). |
kurtayağıtozu | * Kurtayağının sporlu başaklarından elde edilen, hekimlikte kullanılan sarı bir toz. |
kurtbağrı | * Zeytingillerden, yapraklarımızrağa benzer, çiçekleri beyaz, kokulu ve salkım durumunda olan, çit yapmakta kullanılan bir süs bitkisi (Ligustrum vulgare). |
kurtboğan | * Çok yıllık otsu bir bitki, boğan otunun bir türü (Aconitum napellus). |
kurtçuk | * Bazıhayvanların, özellikle böceklerin yumurtadan çıktıktan sonra, krizalit veya ergin karakterlerini kazanmadan önceki evresi, sürfe, lârva. |
kurtçul | * Kurtçuklarla beslenen (hayvan). |
kurtkıyan | * Afrika’da yaşayan sığırcıkgiller familyasının genel adı. |
kurtlandırma | * Kurtlandırmak işi veya durumu. |
kurtlandırmak | * Kurtlanmasına sebep olmak. |
kurtlanış | * Kurtlanmak işi veya biçimi. |
kurtlanma | * Kurtlanmak işi. |
kurtlanmak | * İçinde veya üzerinde kurt üremek. * Rahat oturmayıp telâşve sabırsızlık göstermek veya sürekli kımıldanmak. * Bir yerde çok oturmaktan bıkarak gezme gereği duymak. |
kurtlarınıdökmek | * çoktan beri özlediği bir şeyi bol bol yapıp hevesini almak. |
kurtlaşma | * Kurtlaşmak işi. |
kurtlaşmak | * Kurt durumuna gelmek, kurt gibi olmak. |
kurtlu | * İçinde kurt bulunan, kurtlanmış. * Yerinde rahat duramayan, sürekli kıpırdanan (kimse). |
kurtluca | * Ballı babagillerden, tırmanıcısarıçiçekleri olan, kokusu sarımsağıandıran, göl ve akarsu kıyıları gibi nemli yerlerde yetişen bir bitki, meşecik, yer meşesi, yer palamudu, su sarımsağı. * Loğusa otu, zeravent. |
Kategoriler