Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 160

kurşunlaşma * Kurşunlaşmak işi.
kurşunlaşmak * Kurşun gibi ağırlaşmak.
kurşunlu * İçinde kurşun bulunan.
* Kurşunlanmışolan.
* Kubbesi kurşunla örtülü.
kurşunsuz * Kurşunu olmayan.
kurt * Köpekgillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’da yaşayan, gri sarırenkli, yırtıcı, etçil memeli hayvan
(Canis lupus).
* Bir yeri, bir şeyi iyi bilen.
* İşini iyi bilen, aldanmaz, kurnaz.
kurt * Yumuşak vücutlu, uzun gövdeli, omurgasız, bacaksız, ayaksız veya çok ilkel ayaklıküçük hayvan.
* Bazı böceklere veya bazı böcek lârvalarına verilen ad.
kurt baklası * Acı bakla.
kurt bilimci * Kurt (II) bilimi ile uğraşan kimse.
kurt bilimi * Solucanların yapılarını, yaşayışlarınıve yaptıklarıhastalıklarla, bu hastalıklara karşımücadeleyi anlatan
asalak bilimi dalı, helmintoloji.
kurt dumanlıhavayısever * kötü niyetli kimselerin ortalıktaki karışıklıklardan yararlandıklarınıanlatır.
kurt gibi * işini bilir, girişken (kimse).
kurt gibi kemirmek (veya yemek) * aşırıderecede kuşku ve tedirginlige düşürmek.
kurt kapanı * Güreşte hasmıalta düşürdükten sonra üstüne oturarak uyluklarıarasında ayak bağlama, bir yandan da iki
kolu altından el geçirerek ağırlığı bel üzerine verme.
kurt kocayınca çakallara (köpeklere) maskara olur * güç ve yeteneğini yitiren insanlar, basit ve kendini bilmezlerce aşağılanırlar.
kurt köpeği * Çoban köpeği, koyun köpeği.
kurt kuş * Bütün yaratıklar, bütün canlılar.
kurt kuyusu * Dibine ucu sivri bir kazık çakılmışve koni biçiminde kazılmış, tuzak olarak kullanılan derin çukur.
kurt mantarı * Tazeyken yenebilen, olgunlaştığında basılınca sporlar saçan, beyaz renkli, yuvarlak biçimli, bazitli bir
mantar (Lycoperdon).
kurt masalı * Birini oyalamak, kendini suçsuz göstermek için ileri sürülen gereksiz, inandırıcı olmayan sözler.
kurt sineği * Kurtlara dayanan bir sinek türü.
kurt yeniği * Kurt tarafından yenilen yer.
* Bkz. bit yeniği.
kurtağzı * Gemi ve sandallarda halatın geçmesi için teknenin kenarına tutturulmuş, açık ağız biçiminde metal
parçalara verilen ad.
* Doğramanın birbirine geçen dişleri.
kurtarıcı * Kurtaran, halâskâr.
* Kendi hayatınıtehlikeye atarak bir kimseyi, bir topluluğu güç bir durumdan veya yok olmaktan kurtaran
kimse.
kurtarıcılık * Kurtarma işi veya biçimi.
kurtarılma * Kurtarılmak işi.
kurtarılmak * Kurtarmak işi yapılmak veya kurtarmak işine konu olmak.
kurtarım * Kurtarmak işi.
kurtarış * Kurtarmak işi veya biçimi.
kurtarma * Kurtarmak işi.
kurtarma aracı * Trafikte arızalanan, kaza geçiren aracıyerinden kaldırıp istenen yere götüren özel donanımlımotorlu araç,
kurtarıcı.
kurtarma gemisi * Deniz trafiğinde arızalanan, kaza geçiren gemi, şilep vb. araçlarıuygun bir yere çekip götüren özel
donanımlıdeniz aracı.
kurtarma kazısı * Yeni kurulacak olan baraj, göl ve yerleşim yerleri gibi yapıların arazileri içinde bulunan arkeolojik eserlerin
çıkarılması.
kurtarmak * Bir canlıyı bir felâketten tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak.
* Kurtulmasını sağlamak; uzaklaştırmak.
* Kazandırmak, yeniden ele geçirmek.
* Bir şeye zarar gelmesini önlemek.
* Birinin cezalandırılmasına engel olmak.
* (olumsuz olarak): Bir şeyin değerini karşılamamak.
kurtayağı * Damarlıçiçeksizlerden, küçük yapraklarla örtülü ince bir sap görünüşünde olan bir bitki (Lycopodium
clavatum).
kurtayağıtozu * Kurtayağının sporlu başaklarından elde edilen, hekimlikte kullanılan sarı bir toz.
kurtbağrı * Zeytingillerden, yapraklarımızrağa benzer, çiçekleri beyaz, kokulu ve salkım durumunda olan, çit
yapmakta kullanılan bir süs bitkisi (Ligustrum vulgare).
kurtboğan * Çok yıllık otsu bir bitki, boğan otunun bir türü (Aconitum napellus).
kurtçuk * Bazıhayvanların, özellikle böceklerin yumurtadan çıktıktan sonra, krizalit veya ergin karakterlerini
kazanmadan önceki evresi, sürfe, lârva.
kurtçul * Kurtçuklarla beslenen (hayvan).
kurtkıyan * Afrika’da yaşayan sığırcıkgiller familyasının genel adı.
kurtlandırma * Kurtlandırmak işi veya durumu.
kurtlandırmak * Kurtlanmasına sebep olmak.
kurtlanış * Kurtlanmak işi veya biçimi.
kurtlanma * Kurtlanmak işi.
kurtlanmak * İçinde veya üzerinde kurt üremek.
* Rahat oturmayıp telâşve sabırsızlık göstermek veya sürekli kımıldanmak.
* Bir yerde çok oturmaktan bıkarak gezme gereği duymak.
kurtlarınıdökmek * çoktan beri özlediği bir şeyi bol bol yapıp hevesini almak.
kurtlaşma * Kurtlaşmak işi.
kurtlaşmak * Kurt durumuna gelmek, kurt gibi olmak.
kurtlu * İçinde kurt bulunan, kurtlanmış.
* Yerinde rahat duramayan, sürekli kıpırdanan (kimse).
kurtluca * Ballı babagillerden, tırmanıcısarıçiçekleri olan, kokusu sarımsağıandıran, göl ve akarsu kıyıları gibi nemli
yerlerde yetişen bir bitki, meşecik, yer meşesi, yer palamudu, su sarımsağı.
* Loğusa otu, zeravent.

Bir yanıt yazın