Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 163

kurup takma * araç ve cihazların tesisata bağlanması işi, montaj.
kuruş * Liranın yüzde biri değerinde Türk parası.
kuruş * Kurmak işi veya biçimi.
kuruşkuruş * Kuruşu bile hesap ederek.
kuruşlandırma * Kuruşlandırmak işi.
kuruşlandırmak * Bir listede yer alan her maddenin fiyat tutarınıhesap edip belirtmek.
kuruşluk * Herhangi bir kuruşa karşılık olan.
kuruşu kuruşuna * Hesap tam çıkartılarak.
kurut * Kurutulmuşsüt ürünü.
kurutaç * Kurutma kabı.
kurutma * Kurutmak işi.
kurutma kabı * İçinde nemçeker bir kimyasal madde bulunan ve bazımaddeleri kurutmak veya nemlenmelerini önlemek
için kullanılan kapaklıcam kap, desikatör.
kurutma kâğıdı * Yazıda mürekkebin ıslaklığını gidermek için kullanılan nem emici bir tür kâğıt.
kurutma makinesi * Yıkanmışve sıkılmışçamaşırlarısıcak hava içinde döndürerek kurutan araç.
kurutmaç * Mürekkebi kurutmak için kullanılan kurutma kâğıdıve bunun takılı bulunduğu araç.
kurutmak * Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek.
* (bitkiler için) Canlılığınıyitirmek.
* Bazısebze ve meyvelerin buharlaştırılmasıyla kuru bir durum almasını sağlamak.
* Cılız duruma getirmek, zayıflatmak.
* Yiyecek ve içecekleri yiyip bitirmek.
* Uğursuzluk getirmek, yok etmek.
kurutmalı * Kurutma sistemi olan.
kurutmalık * Kurutmaya yarar, kurutmak için ayrılmış.
kurutucu * Nemi, ısıveya hava akımıyla uzaklaştırıp içine konulan maddeleri kurutan alet.
* Boya ve parlatıcıların çabuk kurumalarını sağlamak amacıyla içlerine katılan madde.
kurutulma * Kurutulmak işi.
kurutulmak * Kurutmak işi yapılmak veya kurutmak işine konu olmak.
kurutuş * Kurutma işi veya biçimi.
kuruyasıca * İşe yaramaz, kötü anlamında bir ilenme sözü.
kuruyuş * Kuruma işi veya biçimi.
kurvaziyer * Belirli bir programa göre deniz yolu ile yapılan turistik nitelikte gezi.
kurya * Vatikanıyöneten yürütme ve yargılama organlarının bütünü.
kurye * Genellikle elçilik postasınıyerine ulaştırmakla görevli kimse.
* Uçakla gönderilen mektup, koli veya havale.
* Düzenli olarak ticarî bir hizmet gören taşıt aracı.
kuryelik * Kuryenin görevi.
kuskun * Hayvanın kuyruğu altından geçirilerek eyere bağlanan kayış.
kuskunlu * Kuskunu olan.
kuskunsuz * Kuskunu olmayan.
* Perişan, derbeder.
kuskunu düşük * Kuskun yeri sağrıdan aşağı olan at.
* Gözden düşmüşkimse.
kuskus * Un, süt, yumurta ile yapılan ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulmuşhamur.
kuskus çorbası * Kuskus kullanılarak yapılan çorba.
kuskus pilâvı * Kuskus kullanılarak yapılan pilâv.
kusma * Kusmak işi, istifra.
kusmak * Midesinin içindekilerini ağız yolu ile dışarıatmak, kay etmek, istifra etmek.
* Reddetmek.
* (boyanan veya temizlenen şeyler için) Yeniden ortaya çıkmak, dışarıya vermek.
* Birikmişöfkesini söylemek.
kusmuk * Kusulan şey.
kusturma * Kusturmak işi.
kusturmak * Kusmasına yol açmak.
kusturucu * Kusturan, kusmaya yol açan.
* Kısa süre içinde kusmaya sebep olan ilâç.
kusturuş * Kusturma işi veya biçimi.
kusuntu * Kusmuk.
kusur * Eksiklik, noksan, nakısa.
* Özür.
* Bilerek veya bilmeyerek bir işi gereği gibi yapmamak.
* Elverişsiz durum.
* Bir şeyden artan kısım, üst, küsur.
kusur aramak * yanlışını, eksikliğini, elverişsizliğini aramak.
kusur bulmak * bir şeyin özrünü görmek.
* gereğinden çok titiz ve hoşgörüsüz davranmak.
kusur etmek (veya etmemek) * hoşkarşılanmayacak bir davranışta bulunmak (veya bulunmamak).
kusur işlemek * yanlışdavranışta bulunmak.
kusura bakmamak (veya kalmamak) * hoşgörmek.
kusurlu * Kusuru olan.

Bir yanıt yazın